Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

31 Aralık 2015 Perşembe

Evlat Kokusu...

İlk göz ağrım, ilk tecrübem - tecrübesizliğim, ilk anneliğim, ilk acemiliğim, 
ilk evlat kokum, ilk yürek sızım, ilk canım can parçası...
26 Aralık 2007 saat 13.10'da bir bebek ıngası ve bir damla anne göz yaşı... İlk evlat kokusunu onunla tattım cennet kokulum. Onu ilk gördüğüm an daha dün gibi hafızamda... Öpmeye kıyamıyorum küçücük bir buse konduruyorum yanağına. Hani insanın en hassas yerlerinden birisidir ya dudakları işte dudaklarım bile sert geldi onun yumuşacık yanaklarına...
8 sene geçmiş ne de çabuk büyüdün evlat. Emekleyecek, konuşacak, yürüyecek derken, anasınıfı, ilkokul... Her geçen sene büyümenin yanında olgunlaştı da. Her sene bir önceki seneden daha farklı kılıyor onu. Zaman zaman beni üzse de evlat başka bir duygu. Uzun süre kızgın kalmak münkün değil zaten ona. Kıyamıyorum gözlerinin dolmasına, dayanamıyorum gözyaşına. Onu severken kendi annem aklıma geliyor. Saçlarını okşarken şevkat buydu demek anne şefkati... Ben annesizliğimi anneliğimle kapattım. Bendeki boşluğu onunla doldurmaya çalıştım... 
Yıl sonu telaşları evde de işte de başka oluyor. Görkem bu yıl öyle aman aman bir parti istemedi. Teyzem, dayım, babaannemle pasta keselim, yiyelim. Bir de bana hediye alsınlar yeter dedi. Biz de istediği pastayı alıp, mütevazi bir kutlama yaptık. Yaşın uzun olsun oğlum. Allah sana hayırlı, sağlıklı uzun ömürler nasip etsin. Allah acınızı göstermesin evlat kokum...

Günlerdir taslaklarda yarım yamalak duran bu doğum günü yazısı da yılın son yazısı olsun...
Tekrardan herkese musmutlu yıllar :)

Sevgilerimle Ülkü...
Devamını Oku »

30 Aralık 2015 Çarşamba

Koca bir yılı devirdik


2015'ten beklentilerimi düşünüyorum da ben ne beklemişim ne yaşamışım hiç alakası yok. Yılın ilk 3 ayı evet planladığım gibiydi herşey. Aylık program yapmıştım. Kitaplarımı listelemiştim. Ohhh keyifli keyifli kitabımı okuyup, planladığım zamanda bitirebiliyordum. Öğle paydoslarında kitabımla buluşuyordum. İş yerimde normal bir memur olarak rutin işlerimi bitirip, aynı zamanda bloğumla ilgilenebiliyordum. Aslında daha fazla yazabilmeyi diledi hep bu gönül lakin mart ayından sonra sağolsun şefim istifa edince otomatikman iş yerimdeki sorumluluk ve yetkilerim arttı. Öğle paydoslarında bile kitap okumak hayal oldu artık. Terfi durumumdan daha haber yok :) Buradan yetkililere sesleniyorum dermişim :)) 

2015'te kendime yaptığım güzellik blog açmam oldu. Geçen sene şubat ayında açmıştım bloğumu. Burada çok güzel arkadaşlıklar edindim. İlk başta çocuk kitapları okumaya sürekli çok satanlarda gördüğüm çoktandır aklımda olan kitaplarla başladım. Sonrasında çocuk kitapları konusunda engin bilgili insanlarla tanıştım yılın son aylarında. Aralarında olmak ve onlarla birlikte aynı kitaplardan bahsetmek çok keyifli. Hayatıma farklılık kattıkları için hepsine tek tek teşekkür ederim. İyi ki varlar... 

Evdeki hayat macera filmi tadında olunca, iş yeri de gerilim filmlerini aratmayınca benim psikoloji bu durumdan olumsuz etkilendi haliyle. Genel olarak çok yorucu ve yıpratıcı, her açıdan hedeflerime ulaşamadığım bir yıl oldu. Çok şükür sağlığımla ilgili bir sorun yaşamadım. Aman aman Allah korusun.... 

Görkem bu yıl ikinci sınıf. Okulun kapatılıp ortaokula çevrilme meselesi beni bir hayli gerdi. Dilekçeler yazdık, yürüyüş yaptık, basını çağırdık. Şimdiki çocuklar mezun oluncaya kadar kapatmama sözü aldık. Bu yıl geçen seneye göre ödev yoğunluğu açıcından bir farklılık olmadı. Tek farkı artık ödevini kendisi yapıyor. Akşam gidince ben kontrol ediyorum. Biraz daha sorumluluk duygusu gelişti. Beni sürekli kitap okurken görünce o da kitaplara biraz daha yakın duruyor. Düzenli olarak kütüphaneye gitmeye başladık. Kitapların içindeyken 3-4 tane kitap alıyor. Eve gelince o heves sönüyor. Tabi evdeki ufaklığın da kitap okutmama çabaları göz ardı edilemez. Yazın başladığı karate kursuna hala devam ediyor. Beklemediğim bir istikrar gösterdi. Bugüne kadar iki müsabakaya katıldı. Tatmadığımız bir duygu yaşattırdı bize. Ne varsa ağlayacak o mindere çıkınca göz yaşlarıma hakim olamıyorum. Daha çok başında olduğu bu sporda ilerlemesini arzu ediyor tabi gönül. Hakkında hayırlısı...

Onur'a gelecek olursak ahh Onur ahh kendisi evde borusunu öttürmesiyle meşhurdur :) Tabi bu her dediğini yaptığımız anlamına gelmiyor. Lakin henüz belli kuralları kavrayıp uygulayacak yaşta olmadığından laf anlatmak çok zor. Yılın ilk yarısında 2 yaş sendromunun her türlü olumsuzluklarıyla uğraştık. Ağlamaya başlayınca 1 km ötedeki yoldan gelen duyuyordu sesini. Yılın son yarısında da 2 yaş ile 3 yaş sendromu karışıp güzel bir ikili oldular :)) Uzun cümleler kurmaya biraz geç başladı ama maşallah şimdi tam dilli düdük. Kendisini ifade edişine bayılıyorum. Tam sevilme çağı... Allah herkesin evladıyla birlikte içinde benim yavrulara da sağlık sıhhat versin.

Ve son olarak da ailemizin babası sevgili eşim için 2015 bol bol çalışmak ve yemek yemekle geçti :)) Bu yıl onun için sağlık sorunlarının ortaya çıkmasıyla da iz bırakacak bence. Safra kesesinde kocaman bir taş tespit edildi. Henüz aldırmadık aralarında duygusal bir bağ oluştu ve taştan ayıramadık kendisini :) Karaciğerinde büyüme + fazlaca yağlanma olduğu tespit edildi. Son olarak da 9 sene önce ameliyat olduğu dizimdeki menüsküs yeniden yırtıldı. Gazamız mübarek olsun.

İşte koca bir yılı biz mi devirdik yoksa yıl mı bizi devirdi tabi orası biraz tartışmaya açık :))

Bir 2016 yılından beklenti yazısı yazabilmeyi umut ederek, ama yazamama ihtimalimi de göz önünde bulundurarak yeni yılda herkese öncelikle sağlık, huzur, mutluluk, başarı diliyor, ülkemiz için de barış dolu bir yıl olmasını temenni ediyorum. Aman aman kitapları unutmayalım bir de bol kitap okuyacak zamanımın olduğu bir yıl olsun...
Yüreğinizden geçen tüm dileklerin gerçek olması dileğimle...

Sevgilerimle Ülkü... 
Devamını Oku »

22 Aralık 2015 Salı

Baba Bugün Günlerden Kandil...

mevlit kandili ve baba ile ilgili görsel sonucu
Kandillerin bendeki yeri çok başkadır. Hani her yerde rastladığımız kandilde neler yapmalıyız bugünü nasıl geçirmeliyiz yazılarının altında bir de artık insanların pek önem vermediği sıla-i rahim yapmak vardır. Sılayı, büyüklerimizi ziyaret etmek. 

Abim zaten her kandilde çocukları da toplar mutlaka gelirdi babamın yanına. Evlendikten sonra bu geleneğe bende katıldım. Her kandilde mutlaka babamı ziyarete giderdim. Görkem'e de anlatırdım "oğlum bugün kandil, kandilde büyükler ziyaret edilir. Elleri öpülür, halleri, hatırları sorulur, onlardan bizler için dua etmesi istenir." diye. Gider gitmez dedesinin elini öperdi küçük kuzum. İrmik helvasına bayılırdı babam. Yengem de onun sevdiğini bildiği için her kandilde ona o muhteşem helvasından yapardı. Kocaman bir aile olurduk. Herkes gibi süslü laflar edip sevincini belli edemezdi belki ama bilirdim bizi görünce gözlerinin içi yıldız yıldız olurdu. 

Bu sabah yine bir kandil gününe uyandık. Eşim hatırlattı bugün kandil olduğunu. Kahvaltı masasındaydık. Görkem akşam bir yere gidecekmiyiz anne deyince boğazımda düğümlendi kelimeler. Hayır oğlum evdeyiz, dedene dua edeceğiz demekle yetindim sadece...

Bazen yaşlılar gibi hissediyorum kendimi, hani onlar sürekli geçmişten bahseder ya... Öyle değilmiş işte...Geçmişe duyulan özlem ve ebedi yolculuğa uğurladığımız sevdiklerimizin yokluğu her bayramda, her kandilde, her doğum gününde, her anneler, babalar gününde depreştikçe özlüyorum babamın o kocaman sert ellerinden öpmeyi, ona sarılmayı; özlüyorum annemin kokusunu, onun hayır dualarını....
Sizden kandil hürmetine annemin ve babamın ruhlarına bir Fatiha rica ediyorum. 
Herkese anne-babasıyla, evlatlarıyla, sevdikleriyle geçirecekleri hayırlı kandiller diliyorum. 

Kandiliniz mübarek olsun...
Devamını Oku »

18 Aralık 2015 Cuma

Güne Nasıl Başlarım?

Sevgili Filiz'in güne nasıl başlarım sorusuna bende cevap vermek istedim. 

Güne nasıl başladığım gece kaçta yattığım ve rahat uyuyabilmeme bağlı aslında. 24'de yatmışsam sabah 7'de çalan saati çok rahatlıkla duyar. Onur uyanmasın diye bir aceleyle alarmı kapatırım. Çok çabuk uykumu açarım ve güne enerjiyle başlarım (aman maşallah diyin) El yüz yıkama faslından sonra üzerimi giyinirken bir yanda da eşimi dürterim. Dürtmek biraz kaba mı kaçtı :) Ama öyleeee seslenmeyle falan uyanacak gibi bir uyku değil onunkisi, seslenecek olsam ondan önce Onur uyanıyor. Görkem'i kaldırma işi eşime ait son günlerde tamamen o işi ona yıktım. Bana çok nazlanıyor sırtıma biraz masaj yap anne, biraz daha uyuyayım anne ama babası uyandırınca anında asker oluyor. Görkem beyler lavabodan zahmet edip de çıkarsa, 20 dakika boyunca odasını yol ediyorum hadi oğlum acele et hadi oğlum geç kalacaksııınnnn! Sabahları gerim gerim gerildiğim için hiç kırışıklığım olmayacak sanırım :)
güne nasıl başlamalı ile ilgili görsel sonucu
Eşim diyette olduğu için ılık suya limon sıkıp ilk iş onu hazırlıyorum. Sabahları çok az bişeyler yiyen Görkem'e hergün farklı çeşit yapmaya çalışıyorum. Ben yapıyorum da o yemiyor. Omlet yemez, yumurta yemez, arasına çikolata sürülen herşeyi yer ama... Bir yandan da eşimin kahvaltısını hazırlıyorum. Mutfak tartısı baş rollerde efenim başlıyorum tartmaya... Haşlanmış yumurta, 30gr peynir, 50gr ekmek, közlenmiş kapya biberdi, yeşillikti derken pazar kahvaltısı kıvamında bir kahvaltı oluyor. Herkes kahvaltısını yaparken ben eşimin ara öğünlerini hazırlıyorum. Erken saatte canım kahvaltı yapmak istemediği için, kendime ekmek arası bişeyler hazırlıyorum. 

Saat 8'de Görkem'i gönderiyorum. O çıkarken bakıcı teyzemiz geliyor. Ona çocuklara gün içinde yedireceklerini söyleyip nöbeti devrediyorum. Eğer o gün Onur uyanmamışsa şanslı günümüzdeyiz demektir ki bu pek sık olan bişey değil, uyanıksa onunda psikolojisine göre yok teyze gelmesinler, yok siz gitmeyinler, ağlamalar, zırlamalar vs..Her gün farklı bişeylerle dikkatini çekip kendimizi 8:15'te zar zor dışarı atıyoruz. Vee koca bir güne bu şekilde başlıyoruz. 

Bu soruya cevap vermek isteyen herkes yapabilir bunu. Ama ben bir kaç kişiyi etiketlemek istiyorum. Seviyorum bu şekilde zincirleri takip etmeyi...
Sevgili Müjde abla bücürükveben , sevgili Gamze yaşamizi bakalım sizler nasıl başlıyorsunuz güne?

Sevgilerimle Ülkü... 
Devamını Oku »

11 Aralık 2015 Cuma

Görkem'in ilk kütüphane kitabı...


Kütüphanedeki rafları karıştırmayı çok sevdi. Geçen hafta seçtiği kitabı eve gelir gelmez okumaya başladı. Normalde kitap kurdu olan bir çocuk değildir. Zaten daha ikinci sınıf kurtlaşacak safhaya gelmedi henüz :) Yani aman şu kitabı da okuyum. Boş vaktimde canım sıkıldı kitap okuyum durumları yoktur. Beni bile şaşırttı elinden kitabı bırakmayarak... Kitap Roald amcanın olunca anlatımı, tarzı yerinde bir çocuk kitabı çizimleri ise yine bir Roald klasiği sıcacık... Hepi topu 70 sayfa olunca daha bir hevesle okudu.O okudukça çok keyiflendim. Aman maşallah diyin de nazar değmesin hazır başlamışken okumaya :)
O günün akşamına bitirdi. Baktım yorumlar falan yapıyor. Beraber yorum yaparsak daha çok zevk alır düşüncesiyle dur bende okuyayım şu meşhur Zıpzıp beyin macerasını dedim. Eskiden hiç bir fikrim olmadığı çocuk kitaplarının şimdilerde hayranıyım. Daha önce Roald amcanın Kaplumbağa'sını okumamıştım. Zıpzıp bey Gümüş hanımı kandırmayaydı iyiydi. Sonunda iyi bir amaca hizmet ettiği için oradaki kandırmaca konusunu anne diliyle kıvırıp, çocuk bünyesine sindirmesini sağladım tabi :)
Gümüş hanım kaplumbağasına çok düşkün ve büyümüş mü diye sürekli onu tartıp duruyor  Onun kaplumbağası 400gr.'mış. Görkem anne bizim kaplumbağayı da tartalım mı diyince baba kişisi kaplumbağayı yıkadı, anne kişisi de tarttı. Bizim için de farklı bir deneyim oldu. Daha önce kaplumbağamızı tartmak hiç aklımıza gelmemişti. Eğlencenin nereden çıkacağı belli değil bizim evde :) Aksiyon doluyuz her an... 3 erkekle böyle olması da normal ama yaa :)) 

İş yerinde çok samimi olduğum bir arkadaşım var. Sevgili Sümeyra'nın kulakları çınlasın...Günlük ne yaptın ne ettin diye konuşulur ya. O anlatır bitirir bir iki cümlede ama bizim ev her an maceraya açık olduğu için anlat anlat bitmez. Macera filmi gibisin der hep :))) 
"Anne anne beni de çek kaplumbağamla" diyen evlat kırılır mı? Gel evlat gel sen de gel. Zaten senin için bu konu başlığı baş rollerde sen :) İnşallah büyüdüğünde bu yazıları okurken kitap sevgisini aşılamak için annenin çabalarının boşa çıkmadığını gösterirsin bana... 

Bu haftasonu okuduğu kitapların adını yazması için küçük ona özel bir defter alıp, orjinal de bir kalem alacağız. Kitapları oraya yazdıkça hevesleneceğini, heveslendikçe daha çok okuyacağını umut ederek planlar yapmaktayım... Evlat bir can parçası, evlat geleceğe bir yatırım. Herşey onlar için...

Bol kitaplı, sağlıklı, güzel bir hafta sonu diliyorum hepinize...
Sevgilerimle Ülkü... 
Devamını Oku »

7 Aralık 2015 Pazartesi

Kütüphaneden İzlenimler...


Efenim daha önce bir kaç yazımda bahsettiğim kütüphaneye gitme işini nihayet oğlumla birlikte gerçekleştirebildik. Kütüphanenin girişindeki çiçeğin tasarımına bayıldım. Üstüne şeffaf bir tavan yapmışlar güneş ışığı çiçeğe geliyor. Keşke tavanı da çekseydim diye düşündüm bak şimdi öyle yazınca. Neyse belki diğer ziyaretlerimizden birinde çekerim ;) 
Şu güzelim ağaçlarla dolu bahçeyi görünce koskoca yazda neden buraya gelmedim diye bir yandan hayıflandım bir yandan da çok üzüldüm. Alırdım kütüphaneden kitabımı, çayımı koyardım termosa ağaçlarda kuşlar cıvıldarken bir yandan açık havada çayımı yudumlamanın, diğer yandan da kitap okumanın keyfine varırdım. Böhüüü böhhüü başka bahara artık bu hayaller...
Sağlık olsun kütüphane kaçmıyor ya... 





















Lisedeyken çok giderdim kütüphaneye... Benim gençliğimdeki (yaşlandım mı şimdi) çok eski ve ışıksızdı. Bu kütüphane yeni yapılmış. Mis gibi bina bir sürü odası var. O odaların ne işe yaradığını henüz çözemedim. Ama bilgisayarların ve kitapların aynı oda da olması gibi bir saçmalık da var. Bizim zamanımızda kütüphanelerde bilgisayar yoktu. Hooşş zaten öyle her yerde bulunan bişey de değildi bilgisayar. (Ne bu ya sanki çok eski zamanlardan bahsediyormuşum gibi geldi. Yaşlandım mı ne? Bu kadar erken olmamalıydı :)) Kütüphaneye gelen kurallarına uyar, ya kitabını alır giderdi ya da araştırma yapanlar ansiklopedilerinin içine gömülür sessiz sedasız ödevlerini yapardı. Fısır fısır konuşurduk. Fısırtı azıcık yükselse sert kütüphane memuru amca pos bıyığının altından dudak büküp, kalın kaşlarını çatardı. Hele bi konuş da görüyüm bakalım. Korkardık valla ne yalan söylüyüm. Keşke o bilgisayarların olduğu bölümdeki kalabalık ergen kitlesini de çekseymişim :) Hatta durumu abartıp akıllı telefonunu alan gelmiş internete takılmak için... Gençliğimin kütüphaneleri gibi hayal etmiştim oysa :( Zaten evde okuduğum kitabım vardı onu almıştım yanıma okuyup bitirmek için ama ortam çok sesliydi. Görkem'in şevki kırılmasın diye hiç çaktırmadım rahatsız olduğumu ;-) 
Görkem bol bol kitap kokusu aldı. Rafları karıştırdı. Sessiz sessiz inceledi. Birini aldı birini bıraktı. Roald Dahl kitabı araştırdım arşivden. 5-6 tane bulundu. Benim de bilmediğim kitapları çıktı. Ama Allah bilir nerede çocuk kitaplarının arasından bulmak oldukça güç.  Yetişkin kitaplarını incelerken keşke başka bişey dileseymişim Roald amcanın kitabı geldi elime. O an nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Çünkü onun kitaplarındaki çizimlere ve anlatıma bayılıyorum. Kitap sevmiyorum diyen çocuğa sevdirecek cinsten. Annene güven bu kitaba bayılacaksın dedim. Yaradı kütüphane havası maşallah diyeyim. itirazsız peki tamam dedi. Üyeliğimizi yaptırdık. 15 gün sonra kitabımızı teslim edeceğiz. Elimde iki tane ayrı okuduğum kitap olmasına rağmen bir kitap daha aldım anne sen niye almadın demesin diye. Hepsini nasıl okuyacağım konusunda hiç bir fikrim yok. Görkem'in aldığı kitap ilgili ayrıntılı yazıyı bi ara yazarım. Şimdilik bu kadar olsun....
Kocaman kucak dolusu sevgiler bizden sizlere olsun. İyi haftalar... 
Devamını Oku »

4 Aralık 2015 Cuma

Ruh Halleri...

ruh halleri ile ilgili görsel sonucu
uludagsozluk.com
Resim tam olarak beni anlatıyor. 

Havalar soğudu, kış geldi mevsime göre ruh halimde değişimler oluyor sanırım.Ortada hiç bir neden yokken (yok gibi görünüyor) güne düşük enerjiyle başlıyorum. Bazen çözülen/çözülemeyen sorunlar birikiyor birikiyor ruh dengemi bozuyor. Kimilerine göre var olan düzene bir başkaldırı benimkisi kimilerine göre hakkını savunma. Haklı olmayan insanlara evet haklısın diyemiyorsam, haksızlıklara tahammül edemeyip adalet yerini bulsun diye çabalıyorsam, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorsam. Sorun bende mi yoksa duyarsız insanlarda mı? Ya da makam mevkii uğruna sürekli susmakta sindirmekte mi? Aman her neyse can sıkıcı işsel konular işte...
Onur 33 aylık oldu. Bu hafta işe giderken de gelirken de burnumuzdan getirdi sağolsun. İşe gitmeyin diye feryat figan. İlk önce abi okula gitmesin diye başlayan ağlamalar, arkasından bizim de çıkma saatimizi gelince çok ağlıyor. O evde ağlıyor ben işte :( Kendi işimiz değil ki çocuğumun keyfini bekleyeyim. Geç kalmadan anlamıyor, gitmem gerekten hiç anlamıyor. İki gündür çaresizliksiz içerisinde onu ağlayarak bırakıyorum yok yok terkediyorum desem sanki daha doğru olacak :( Yapmadığım şaklabanlık, vermediğim vaat kalmıyor, cık faydasız. Hani diyeceğim ki bakıcısıyla ilgili bir sorun mu var o da mümkün değil. Şöyle ki sabahları teyze gelmesin anne işe gitmesin diye ağlarken, akşamları da bakıcı teyzesini bırakmıyor anne gelmesin diye ağlıyor. Bu seferde sen işe git diyor bana. Kendi içinde öfkesini bastırınca kucağımdan tepemden inmiyor. Üniversite de dahil yıllarca çocuk eğitimi, gelişimi ve psikolojisi okudum. Terzi kendi söküğünü dikemezmiş ya benimki de öyle oldu... Bu sökük nasıl dikilecek?
Görkem'in bu ay doğum günü var. 7 yılın afacanlıklarını geride bırakıp, 8'de neler yapabilirim diye düşünecek artık. Onun durumu da ayrı bir konu. Ödevlerini sorunsuz ve tam yapan çocuğa bişeyler oldu. Dikkatsizce, baştan savarak ödev yapmalar, dil zaten pabuç kadar sürekli anneye babaya laf yetiştirmeler, bakıcı  teyzesini zaten takmıyor. Özgüveni yerinde bir çocuk olsun diye yetiştirmeye çalışırken, doz aşımına uğradı benim evlat. Bir kendini beğenmişlik, bir ukalalıktır gidiyor ya hadi hayırlara gelsin. En son bu sabahki olay şöyle gelişti: Görkem çabuk üstünü giy kahvaltıya gel geç kalacaksın diyorum. Neymiş emir veriyormuşum giyinirmisin? kahvaltıya gelirmisin oğlum diyecekmişim emir verirsem yapmazmış.Daha bu yaşta böyleyse ben bunun ergenliğini düşünemiyorum.

Hafta sonu Görkem'le kütüphaneye gitme planımız var. Bakalım nasıl geçecek, o çok heyecanlı kütüphaneye üye olup, orada kitap okumak için... (Benim pek umudum yok). Yaşlı amcaların hakim olduğu bir apartmanda yöneticilik yapıyorum. Hafta sonu hacı emmilerle yıllık apartman toplantısı yapacağım :) O işte geriyor beni ama benimki biraz amme hizmeti artık. Benden başka yapacak kimse yok. Yoksa toplu halde madur olacağız. Hayırlısıyla onu da atlatırız inşallah.

Herkese iyi hafta sonları diliyorum.
Sevgilerimle Ülkü... 
Devamını Oku »

30 Kasım 2015 Pazartesi

Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali

Kitapları internet sitelerinden aldığım içim yeni çıkanlar, çok satanlar derken kendimce bir liste oluşturuyorum. Bazı kitapları çok satanlarda çokça gördüğümden mütevellit (adı üstünde çok satanlar elbette orada göreceğim :)) Yüzü eskimiş gibi geliyor. Bazılarının kapağı çekmiyor, arka kapağı cezbetmiyor derken neredeyse bu kitabı okumaktan mahrum kalacaktım. Her seferinde görmeme rağmen yine de inatla almıyordum. Sağolsun sevgili Esra (2balık) okumuş hatta kitapla aralarında duygusal bir bağ oluşturmuş ve çok da güzel bir yazı yazmış. Son zamanlarda Esra'nın tavsiyesiyle okuduğum ve beğendiğim kitaplar gitgide artıyor. İyiki tanımışım seni Esracım :) İyi ki varsın...
Kitaba bir hevesle başladım başlamasına da çocuklardı, işlerdi evdi derken 160 sayfalık kitap elimde 5-6 gün süründü. Okumak için fırsat bulamadım, bulduğum zamanlarda da göz kapaklarım buna müsade etmedi. Kitabın ilk 60 sayfasına kadar çok sıkıldım. Haa belki bunda bölük pörçük okumamın da rolü olmuş olabilir. Her sayfasını ne zaman çıkacak bu kürk mantolu Madonna diye diye okudum. Madonna bir çıktı pir  çıktı zaten :)

Geri kalan sayfalarını bir solukta okudum. Sabahattin Ali ilk defa okuduğum bir yazar. Ama o nasıl bir anlatımdır öyle ve nasıl kitabın içine çekiştir. Eşim televizyon izlerken ben de kitap okumayı tercih ediyorum. Başka odaya gidip onu yalnız da bırakmaktansa, kulaklık takıp Farid Farjad klasikleri eşliğinde kitap okuyorum. Daha önce başka kitaplarla da dinledim bu müziği ama bu kitapla özellikle duygu yüklü bölümleri öyle güzel bir uyum sağladı ki kendimi adeta kürk mantolu Madonna filmini izliyor gibi hissettim bu fon müziğiyle. Bazı koptuğum yerler oldu ağlamaktan okuyamadım. Eşimin kitaba da ağlanır mı diye alay etmelerine de maruz kalsam ağlayarak okuduğum ender kitaplardandı. 

Raif beyin naif duruşu, beslediği derin aşkın masumluğu, ince ince işlenmiş. Kelimeler özenli titizlikle yerleştirilmiş yaşanan aşkın duruluğunu yansıtmak için. "İncir Reçeli" filmini hatırlattı bana. Konu olarak benzeşmese de onu hatırladım. Birbirlerine besledikleri aşkın büyüklüğü, yan yana olup birbirlerine ulaşamamaları... Uzun süredir böyle derin bir aşk hikayesi okumamıştım. Kendi cümlelerimle birşeyler yazamıyorum tutuldum nedense Raif beyin ve Maria'nın derin cümlelerinin üzerine benimkiler çok hafif kalacak. Siz en iyisi bu kitabı ölmeden önce okunacak kitaplarınız arasına koyun ve bir an önce okuyun. Pişman olmayacaksınız...

Sevgilerimle Ülkü...
Devamını Oku »

27 Kasım 2015 Cuma

Migrene Karşı Kendimce Yöntemlerim

kadınlarda baş ağrısı ile ilgili görsel sonucu
18 yaşımdan bu yana migren hastasıyım. Uzun yıllardır bu hastalıkla yaşadığım için artık birbirimizin dilinden daha iyi anlıyoruz. Çok aç ve uykusuz kalmayacaksın, gürültülü ortamlarda uzun süre bulunmayacaksın, çok yorulmayacaksın, boynunu ve başını rüzgara karşı koruyacaksın, en önemlisi sinirlenmeyeceksin, kafaya birşey takmayacaksın (o nasıl olacaksa) benim gibi kafaya herşeyi takmayı seven bir insan için bu biraz zor oluyor. Bayanlar için kaçınılmaz bir durum daha var mensturasyon döneminde muhakkak uğrar migren. Kendime göre keşfettiğim bazı püf noktaları sizinle paylaşmak istedim. Zaten internette her yerde bulabileceğiniz migren nedir? Yok nasıl tedavi edilir? Belirtileri nedir gibi sıkıcı ve her yerde bulabileceğiniz bilgilerle vaktinizi almak istemiyorum. 

Oldu ki yukarıda belirttiğim migren hastalığının istediği lükslerden birisini sağlayamadınız. Şüphesiz başınız ağrıyacak. Ağrının başladığı yer herkeste farklı olabiliyor. Başın yarısı, tek bir bölgesi ya da sadece şakaklar ağrıyor. Aslında nereden başlarsa başlasın migren atağını ilk hissettiğiniz anda müdahale ederseniz, ağrının geçmesi de o kadar kolay olur.

Benim ağrım genellikle boynumdan başlar hep. Ağrıyan bölgeye sıcak su termosu koyuyorum bu oradaki damarı gevşettiği için çok iyi geliyor. Sıcak suyla geçmediyse yakınlarınızda masaj yaptıracağınız birileri varsa çok çok daha iyi oluyor. Ya da çeşitli masaj aletleriyle bunu yapabilirsiniz. Eğer evde değilsem bu yöntemleri uygulayacak müsayit bir yerde değilsem ancak o zaman düşük dozda bir ilaç içerim. İlaç benim için en son çözümdür. Her ilacın faydasından daha çok zararı var vücudumuza. İlaç kullanırken de kendinizi ağır dozdaki ilaçlara alıştırıp, dozajını yükseltmeyin lütfen.

Masaj ve sıcak suyun ardından ılık bir duş almak da damarlarınızın gevşemesine neden olacağından o da kısmen sizi rahatlatabilir. Bir de ağrıya Türk kahvesi inanılmaz iyi geliyor. Bunu 1-2 ay falan oldu keşfedeli. Ağrı başladığında kahve içtim ve yarım saat sonra ağrıdan eser kalmadı. Şiddetle tavsiye ederim. 

Görkem'e hamileyken 4 ay boyunca şiddetli migren ağrısı çektim. İlaç içemediğim için hayatımın kalitesi sıfıra düşmüştü. Sağolsun iş yerimden bir arkadaşım aşağıda yazağım doğal tedavi yöntemini söyledi bana. Allah razı olsun en şiddetli ağrılarımı bile geçirdi bu yöntem. Hemen yazıyorum özellikle ilaç kullanamayanlar ve hamileler için etkili ve zararsız doğal bir yöntem. 

2 adet makyaj pamuğunu ikiye ayırıyoruz. Alt kısımlarını bir eşarba yerleştirip, şekildeki gibi  karabiber serpiyoruz. 

Ayırdığımız üst yüzeyler daha pamuksu olduğu için onları üstlerine kapatmak için kullanıyoruz. Sonra 80 derece limon kolonyasıyla ıslatıyoruz. Çok vıcık vıcık kolonya olmasına gerek yok. Sonra ağrıyan noktalarımıza denk gelecek şekilde sarıyoruz. Yaklaşık 10 dakika sonra hafiften yakmaya başlayacak. Bu iyi haber çünkü oradaki ağrıyı çekiyor. 1 saat sonra yanması da, ağrınızda geçecek Allah'ın izniyle. Kesinlikle hiç bir yan etkisi yok. 9 yıldır kendimde ve eşimde uyguladığım bir yöntem bu. Boynunuza, şakaklarınıza hatta boğaz ağrınız için bademciklerinizin olduğu bölgeye de sarabilirsiniz. Bademcikler için tam etkili olmasa da rahatlama hissedeceksiniz. Hatta bunu sarıp uyursanız uyandığınızda yeniden doğmuş gibi ağrısız uyanacaksınız. 

Hepinize sağlıklı, ağrısız günler diliyorum. 
Sevgilerimle Ülkü... 
Devamını Oku »

24 Kasım 2015 Salı

Uçan Sınıf - Erich Kastner

Uçan Sınıf çocuk kitapları kategorisinde sürekli önüme gelen ve bir kaç aydır listemde içeriğindeki coşkuya rağmen sakin sakin sırasını bekliyordu :) Geçen hafta sürekli mecburi bölünmelerle okuduğum ilk 50 sayfasında (hababam sınıfındaki o eşek şakalarından hoşlanmadığım ve milletin katıla katıla güldüğü o sahneler bana hiç komik gelmediğinden) eyvah bu kitabı okuyamam böyle devam ederse diye düşündüğüm fakat ön yargılarımdan sıyrılarak okumaya çabaladım. 

Yine ilk sayfalarda çocuklar arasında yaşanan kavgalar, çatışmalar haylazca planlar aman Görkem bu kitaptan uzak dursun hatta saklayayım okumaya kalkmasın okulda o da bu şekilde davranışlar sergilemesin diye düşünmeme sebep olduysa da sayfalar ilerledikçe beni bu düşünceden uzaklaştırarak Uçan Sınıf beni mahçup etti :)
Önsözde anlatılan küçücük savunmasız Johnny'in babasının onu bir eşya gibi gemiye bindirmesi ve limanda karşılayacak kimsenin olmadığını bile bile bunu yapması ne büyük vicdansızlık... İçim nefretle doldu böyle anne babaların olduğunu düşündükçe ki gerçek hayatta da bunlardan çokça mevcut...

Sigara içmezin kitap okuduğu huzur verici ortamı çok kıskandım bana da lazım öyle kimsenin rahatsız etmediği kitap okuyabileceğim bir yer :-) Hatta bundan sonra cumartesileri kütüphanede kendime kitap okuma saatleri düzenlemeyi planlıyorum. Evde okumak gittikçe zorlaşıyorsa evden kaçmak gibi bir çözüm de bulurum hemen ;-) Tabi bundan ev halkının henüz haberi yok ;-)

Doktor Bökh'ün çocuklara anlattığı duygusal hikaye çok etkileyiciydi. Arkadaşlığa dostluğa vefaya yönelik verdiği mesaj, çocuklara dürüstlüğü aşılaması, olaylar karşısında susmak yerine gerçekleri anlatmanın her zaman daha doğru olduğunu vurgulaması altını çizdiğim yerler arasındaydı. 

Yıllar sonra Justus ve sigara içmezin süpriz buluşması, bay Justus'un Martin'e verdiği noel hediyesi duygusallığın tavan yaptığı ve benim en keyif alarak okuduğum bölümlerden oldu. 
"Posta kutusundaki mektupları boşaltan postacı, kocaman çantasına ne kadar çok acı düştüğünü bilmiyordu" hoşuma giden hüzün dolu cümlerden birisini de paylaşmak istedim. Nerede dram orada ben :) 

Uçan sınıfla tanışmak çok keyifliydi. Güzel bir tat bıraktı bende teşekkürler 2balık Esracım...

Sevgilerimle...
Devamını Oku »

20 Kasım 2015 Cuma

BİZİM EVİN HALLERİ 1

Haftanın son gününden herkese merhabalar...
Sabah  ev temposundan sıyrılıp, işe gelirken geçen 10-15 dakikalık sürede dinlediğim şarkılar neyseki ruh halimi düzeltememe yardımcı oluyor. Yoksa tırlak bir anne modunda işe gelirdim heralde:)) Bu sabah Yalın'dan "Bir bahar akşamı'na" Mabel Matiz "Bir Hadise Var'a" takıldım mesela. Bazen bir melodi alıp götürüyor bazen içindeki bir sözü ruhumda şımarıklıklara sebep oluyor... Şairane bir ruhda gördüm kendimi hayır olsun inşallah.

Aslında haftanın ilk günüymüş son günüymüş ne farkediyor ki. Tempo hep yüksek. İki günlük tatil hiç bitmeyecek gibi gelirken cuma gününden başlayan garip bir sevinç içimde. Sanki ne oluyorsa. Sabahları öyle bir telaş var ki evin içinde sürekli koşturan, eşinin tüm yardımlarına rağmen hala da memnun olmayan, tek başıma da her işe yetişemem ki diye söylenen bir anne, yavaş hazırlanmakta ısrar eden bir Görkem, ve bu aralar abisi ne giyse aynısından isteyen ne yapsa onu yapmakta ısrar eden bir Onur ve karısına yaranamayan bir koca var evimizde :)) Bunun farkında olmam da güzel ama yazık adamcağız benle birlikte her işe koştursa da yine de bişey bulup kızmakta çok yetenekliyim demek ki  :)
Aslında yazacak çok konu var taslaklara tek tek yazmışım kafamda belirlediğim konuları lakin vakit yok. Gün 24 saatten daha fazla olsaydı keşke. İş yeri inanılmaz yoğun, günlerdir fırsat bulup bırakın bloğu internete bile giremedim adam akıllı. Öğle paydoslarında kitap okuyum diye yerime geliyorum yine işle geçiyor vakit. Akşam çıkmaya yakın kalan zamanda da bloğumu mu açsam yok yok bence kitap okuyayım diyip uğramadım hiç buralara. Hem işte hem de evde sürekli direktif vermekten bazen iç sesimle konuşurken yakalanıyorum kendime :)) 

Uzun süredir okumak isteyip de sürekli ertelediğim bazı kitaplar vardı. Araya bir kaç da çocuk kitabı ekleyip sipariş verdim. Gecikince okuma planlarım aksadı biraz. Neyse bir uçtan başladım okumaya. Çocuk kitapları biraz ağır bastı bugünlerde birikmiş ödevlerim var desem olur mu olur olur mesaj yerine gider sanırım :)) İlk önce onları okuyup bir an önce de "Kürt Mantolu Madonna'ya" başlamak istiyorum. Bir arkadaşım var hızlı okuma tekniğiyle 1-2 saatte bir kitap bitiriyor. Bende de zaman az okuyacak kitap çok olunca hızlı okuma kursuna mı gitsem diyorum baktık araştırdık bi arkadaşla şubat ayında talep çok olursa açarlarmış kursu. Küçük bir ilçede bulunduğumu daha önce de belirtmiştim. Okuma oranı düşük kimsenin gideceğini zannetmiyorum. Hal böyle olunca yatar bizim kurs işi şimdilik.
Evde durumlar fena değil bu aralar. Okuldan 14.30'da gelen Görkem 16 gibi ödevlerinin başına oturuyor. Bunu alışkanlık haline getirmesi, aktivitelerini saat dilimlerine yayarak, hayatını disipline etmesi için önemli. Bağırıp çağırarak ödev yaptırmaktan kaçınarak onun da doğruları göreceği şekilde uzun uzun anlatarak diyolog kurmaya çalışıyorum. 1 saat ders çalıştıktan sonra oyun oynuyor. Biz iş çıkışı 18-18.30 gibi onu karateye bırakıyoruz. İlk başta ben her ne kadar dövüş sporlarına mesafeli ve ön yargılı yaklaşsam da karateye gitmek onun hem enerjisini atması, hem beden terbiyesini sağlaması, hem de sporcu bir kimlik oluşturması açısından iyi oldu. Tabi devam edebilmesi için bazı şartlarım var. Dikkatimi çekti acaba her anne mi böyle yoksa bende mi bi tuhaflık var sürekli şarttan şurttan bahsediyorum. Aman neyse iyi ki ben benim annem değilim :))) Şart ne? Eğer karateye gittiği için ödevleri ve ders çalışması etkilenirse, okuldaki arkadaşları ve kardeşi üzerinde öğrendiği teknikleri uygulamaya kalkarsa kurstan alınacağını biliyor. 
Akşamları yemekten sonra ödev kontrolüne başlıyorum hem de onunla birlikte konularını gözden geçiriyorum. Biz o işlerle meşgulken Onur babasıyla oyun oynuyor. Dün akşam içimi acıtan bir konu oldu. Görkem bütün ödevlerini eksiksiz yapmış. Kontrolü hemen bitirdik. Çikolatayı hak ettim değil mi anne dedi. Tamam oğlum canın çektiği zaman zaten çikolata yiyebilirsin bunu ödül olarak değerlendirme dedim neyse. Tamam o zaman madem çok güzel yapmışım ödevlerimi çikolata kalsın ödül olarak seninle vakit geçirsem olur mu dedi. Nasıl yani diye kendimi sorguladım durdum. Ben bu çocukla vakit geçirmiyor muyum? Bu ödül olarak sayılacak bişey miydi? Demek ki öyle... İşten zaten çok geç geliyoruz. Yemekti ödev kontrolüydü sonrasında zaten onun uyku saati geliyor. 9 gibi yatırmaya özen gösteriyorum. Onur sebebiyle okuyamadığımız uykudan önce kitap saatlerine uzun bir aradan sonra yeniden başladık. O saati de ilgiden saymıyor sanırım. Ancak hafta sonu oynayabiliyoruz. Onur'un da oynayacağı oyunlardan Görkem zevk almıyor. Hem o birebir vakit geçirmek istiyor. Onur da anne benle oyna diyor. Babanızla oynayın diyorum ikisi de yok benle oynayacakmış. İkiye mi bölsem kendimi ne yapsam bilemedim. Allah'ım paylaşılamayan kadın rollerinde ben :) Egom tavan yapsın biraz :))) Dünden beri Görkem'e haksızlık mı yapıyorum diye sorgular oldum kendimi. Ya da bu yaşına kadar çok fazla etkinlik yapıp, birebir oynadığım için eski tek çocuk zamanlarını da arıyor olabilir bilemedim.

Efendim hepinize bolca dinleneceğiniz, çokça kitap okuyup, çocuklarınızla oynayacağınız hafta sonları diliyorum. 

Sevgilerimle Ülkü...



Devamını Oku »

10 Kasım 2015 Salı

Çizgili Pijamalı Çocuk - John Boyne

Tesadüf eseri bloglarda gezerken karşılaştım Çizgili Pijamalı Çocukla...Çok başka duygular uyandırdı bende. Her bölümünde başka şeyler düşündürdü. Çocuk olmak demekki böyle bişey dedim hep. Onların dünyasında oyun vardı, arkadaşlık, dostluk vardı. Kin yoktu, düşmanlık gütmek yoktu adı çocuktu onların.
Bruno kitabın baş kahramanı. Asker bir baba ve evde sert bir otorite var her zaman. Çocukla babası arasında o kadar mesafe olmalı mı? Günümüz çocuklarıyla karşılaştırınca zavallı Bruno diye geçirdim hep içimden. Babasının işi nedeniyle Polonya'ya taşınıyorlar. Yeni evlerinin bulunduğu yer Bruno'yu hayal kırıklığına uğratıyor. Kendisine arkadaş bulmak için çevreyi keşfe çıktığı bir günde hiç beklemediği bir yerde Shmuel ile tanışıyor. İki çocuğun duygusal paylaşımının anlatıldığı buruk bir konusu var. 
Esaret ve özgürlüğün çocukların gözünden anlatıldığı duygu yüklü bir çocuk kitabı. Konusunu açtıkça kilitler çözüleceği için çok fazla da bişey yazmak istemiyorum. Dramı seviyorum ben çocuk kitaplarında bile aradım buldum dramı illa. 
Savaşlar hiç yaşanmasa, çocuklar hep cıvıldaşarak koşsa ve onların gözyaşları yalnızca mutluluktan aksa. Böyle bir dünya dileyeyim. Belki duam kabul olur. 
Bol kitaplı, mutlu ve sağlıklı günleriniz olsun...
Sevgilerimle...

Devamını Oku »

Çizgili Pijamalı Çocuk - John Boyne

Tesadüf eseri bloglarda gezerken karşılaştım Çizgili Pijamalı Çocukla...Çok başka duygular uyandırdı bende. Her bölümünde başka şeyler düşündürdü. Çocuk olmak demekki böyle bişey dedim hep. Onların dünyasında oyun vardı, arkadaşlık, dostluk vardı. Kin yoktu, düşmanlık gütmek yoktu adı çocuktu onların.
Bruno kitabın baş kahramanı. Asker bir baba ve evde sert bir otorite var her zaman. Çocukla babası arasında o kadar mesafe olmalı mı? Günümüz çocuklarıyla karşılaştırınca zavallı Bruno diye geçirdim hep içimden. Babasının işi nedeniyle Polonya'ya taşınıyorlar. Yeni evlerinin bulunduğu yer Bruno'yu hayal kırıklığına uğratıyor. Kendisine arkadaş bulmak için çevreyi keşfe çıktığı bir günde hiç beklemediği bir yerde Shmuel ile tanışıyor. İki çocuğun duygusal paylaşımının anlatıldığı buruk bir konusu var. 
Esaret ve özgürlüğün çocukların gözünden anlatıldığı duygu yüklü bir çocuk kitabı. Konusunu açtıkça kilitler çözüleceği için çok fazla da bişey yazmak istemiyorum. Dramı seviyorum ben çocuk kitaplarında bile aradım buldum dramı illa. 
Savaşlar hiç yaşanmasa, çocuklar hep cıvıldaşarak koşsa ve onların gözyaşları yalnızca mutluluktan aksa. Böyle bir dünya dileyeyim. Belki duam kabul olur. 
Bol kitaplı, mutlu ve sağlıklı günleriniz olsun...
Sevgilerimle...

Devamını Oku »

7 Kasım 2015 Cumartesi

KUTU OYUNLARI 2

Kutu oyunları ile ilgili daha önce de bir yazım vardı. Malum çocuklar herşeyden çok çabuk sıkılıyorlar. En çok istedikleri oyuncakları elde ettikten sonra hevesleri kaçıyor. Bir sürü oyuncakları varken hala hiç oyuncağım yok diyen bir nesil yetiştiriyoruz malesef. Kutu oyunları oyuncaklara göre biraz daha farklı bir kategoride bence. Hem eğlenceli, hem eğitici hem dikkat geliştirici hem de dil gelişimine desteği çok büyük. Bu oyunların hepsi Görkem'in zamanından kalma yeni alınmış oyunlar değil. Ama piyasada hala satışları mevcut. Beni duyan da Görkem'i 20 yaşında sanacak :))
Öyküyü Tamamlama
Öyküyü tamamlama tam da dil gelişine uygun aynı zamanda neden-sonuca yönelik keyifli ve eğitici bir oyun. 4 yaş ve üzeri çocuklara uygun olarak hazırlanmış. 
İçinde 9 adet büyük öykü kartı, 36 adet de öyküleri tamamlamak küçük öykü karesi var. Her bir öykü başından sonuna kadar birbirini ip uçları ile takip eden 6 kareden oluşuyor. Her bir öykü kartında, öykünün başlangıç ve sonuç kareleri var. Kalan dört parçası küçük öykü kareleriyle tamamlanıyor. 
Henüz Onur'la bunu oynamaya başlamadık. Görkem'e göre konuşmaya biraz daha geç başladığı için biraz daha zamanı var bunu oynamak için.

 1,2,3 Oyunu 
Kutu içinde 10 adet resimli kart, 30 adet üzerinde 10 adet zar resmi, 10 adet parmak resmi, 10 adet sayılar bulunan puzzle kartı parçası ve 1 adet de üzerinde semboller bulunan zar mevcut. 3-6 yaş çocukları için uygun olarak tasarlanmış. 
Sırasını beklemeye ve kurallı oyunları oynamaya başlangıç için oldukça uygun bir oyun. Tüm oyunlar gibi tabiki de çocuklar oynarken çok keyif alıyor. Zar bazen gelmiyor bu yanı ile biraz tombalayı andırıyor. Beklediğin zar gelinceye kadar kartını tamamlayamıyorsun haliyle bu da ufaklıklarda inanılmaz bir heyecana neden oluyor. 
Ailecek oynanabilecek kaliteli zaman geçirebileceğiniz farklı bir oyun arıyorsanız gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Küçüklerle eğlenme garantilidir :))

Bil Bakalım Kim?
Bu oyun belkide çoğunuzun evinde vardır. Ama bizim en çok oynarken eğlendiğimiz oyunlar arasında olduğu için bunu da paylaşmak istedim :) Bizim evdeki oyunun kartını Onur her fırsatta yırtmaya çalıştığı için bende çok iyi bir yere saklamıştım ve bu satırları yazarken de o iyi yere saklanmış kutuyu bulamadım :)) Bu nedenle fotoğrafları internetten koymak zorunda kaldım.
bil bakalım ile ilgili görsel sonucu
6 yaş ve üzeri çocuklar için hazırlanmış, iki kişilik oynanan bir oyun. Oyunda rakibin seçtiği karakteri sorular sorarak bulmaya çalışıyorsunuz. Kartonun üzerinde bir insan resimlerinin olduğu taraf bir de hayvan resimlerinin olduğu taraf var. Her ikisini de oynamak çok keyifli. 

bil bakalım ile ilgili görsel sonucu
Sizlerinde keyif alarak oynadığı tavsiye edebileceğiniz kutu oyunlarını paylaşırsanız sevinirim.
Herşey çocuklarımız için... 
İyi hafta sonlarınız olsun. 
Sevgilerimle...
Devamını Oku »