Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

21 Eylül 2017 Perşembe

Unutma Beni Apartmanı - Nermin Yıldırım

''Hayatını hayalet yazar olarak sürdüren kırk üç yaşındaki Süreyya'nın o güne dek hiç görmediği annesinin birgün ansızın telefonda duymasıyla başlıyor "Unutma Beni Apartmanı". Bu beklenmedik telefonla birlikte, ömrü boyunca kendisinden vazgeçenleri, kendi vazgeçtiklerini, kaçırdığı fırsatları, kuramadığı yakınlıkları, kısacası yeryüzünde bir yer arayarak ama bulduğu her yerden de hızla kaçarak yaşadığı hayatı gözden geçiriyor Süreyya."

Böyle diyordu arka kapakta... Her anne sözcüğü gördüğü yere yapışan bendeniz, acaba kaybettiğim annemden bir koku, bir hatıra, bir gülümseme belirir mi yüzümde beklentisiyle almıştım bu kitabı. Hatta özellikle de tatilde okumak istediğim için de bir süre beklettim. Daha önce Nermin Yıldırım'ın "Unutma Dersleri"ni okuyup, diline anlatımına hayran kaldığım için bu kitabını da okumak istedim. Yazarın çok farklı bir dili ve olayları anlatış sırası var. Aslında bir roman okumak için niyetleniyorsunuz ama olayların örgüsünü öyle büyük bir ustalıkla işlemiş ki roman içinde roman okumuş gibi hissetmeniz doğal. Bir de şunu eklemek istiyorum bu kadının kitabını öyle birkaç kelimeyle yorumlamak pek mümkün değil. Uzun uzun cümlelerden ve laf ebeliğinden hoşlanmıyorsanız bu kitap size göre değil. Yok ben severim evrilmiş çevrilmiş cümleleri diyorsanız anlamak için beyninizi biraz çalıştırmanız gerekecek ve bu kitabın tam da size göre olduğunu düşüneceksiniz ;)

Romanımızın baş kahramanı Süreyya'yı henüz bebekken bırakıp giden annesinin ardından babaannesi büyütür. Babannesinin ölümüyle de yapayalnız kalan Süreyya, gerekmedikçe kimseyle samimi olmadan, sınırları içerisindeki dünyasına kimseyi sokmadan yaşayan birisine dönüşür. Süreyya'nın en başarılı olduğu alan yazı yazmak ve kendisini en iyi ifade ettiği yol bu, fakat amacı ünlü bir yazar olmak falan değil. Niyeti yalnızca içindekileri kağıda dökmek olduğu için hatta yazdıklarını çöpe atmayı bile düşünen birisi olan çılgın kişilik Süreyya, N.Y. isimli zengin, şımarık bir kıza satıyor yazdığı kitaplarını.. Yaşadığı evi, ülkeyi, hayatındaki insanları, dostlukları acımasızca değişen Süreyya'nın bir seyahat sırasında deliler gibi aşık olduğu adam Marcel için Barcelona'ya taşınıp evlenmesi, ardında bıraktıkları ve daha pek çok süpriz içeriyor. Aslında bu kitap hiçbir yere, hiç kimseye ait olamayan özgür ruhlu kadın Süreyya'nın öyküsü. 

Nermin Yıldırım, aile içi kopuklukları, çocuk istismarını ve çoğu zaman kalabalıklar içinde yaşadığımız yalnızlığı Süreyya'nın dilinden çok başarılı şekilde anlatılırken, diğer taraftan da 12 Eylül dönemini kendi bakış açısıyla yansıtıyor. Kısacası bu kitabın tek bir olayı yok. Olaylar ağı var adeta...

Dili, anlatımı, olayları herşeyi etkleyici ama sonu hiç bekletiğim gibi olmadı. Aslında bir beklentim de yoktu da bu kadar olaylar arasında bağ kurup, incelikle onları anlatıp, çözümleyen bir yazara yakışmayan yani en azından beni tatmin etmeyen bir son olmuş. O nedenle sükutu hayale uğradım. Kısacası okuduğum ilk kitabındaki lezzeti bulamadım. Bu sebepten ötürü üzülerek "Unutma Beni Apartmanı" benden geçer not alamadı :((

Bol kitaplı günleriniz olsun dostlar!
Sağlıcakla Kalın...
Devamını Oku »

15 Eylül 2017 Cuma

Sünnetle İlgili Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bizim sünnet işi biraz gecikti yok ya da bana öyle geliyor. Çoğu anne - baba bebek doğar doğmaz hallediyor bu sünnet işini. Görkem doğduğunda zaten sarılık problemi, acemi ebeveynlik, pimpiriklenme gibi faktörleri de ekleyince bir de üstüne sünnetle uğraşamadık. Çünkü o zamanlar sarılık olan tek bebek benimkiymiş gibi davranıp üstüne lohusalık duygusallığını da ekleyip fototerapiye girdiği için ağlayan bir ben vardı :))

Aslında 7 yada 8 yaş düşünüyorduk. Arkasından da sünnet düğününü yapacaktık. Benim için çok kıymetli olan yiğenim düğünde olamayacağı için bir daha ki seneye düğünü erteledik. Bari fiili sünnet olayını halledelim dedik artık. Bayram öncesi tatil programımız vardı onu da bitirip bayramdan hemen önceki pazartesi yaptırayım dedim. Peki bunu neye dayanarak dedim. Eşim de dahil tanıdığım herkes yok canım abartma iki gün sonra geçer bişeyi kalmaz deyince bayram öncesi cesaret ettim. Cahil cesareti de diyebiliriz biz buna :)) Siz siz olun abartın sevgili anneler çünkü hemencecik iyileşmiyor. Tamam belki rahat hareket edebiliyor ama dilediği kıyafeti giyemiyor. 

Zor mu oldu? Evet... Ama bizim kolaylaştıran çok sebebimiz vardı. Abim, yiğenim, eşim ve ben gittik. Hem de öyle hastane ortamında değil. Eskiden beri tanıdığımız aile doktorumuzun muayenehanesinde yaptırdık. Zaten herşey uyuşturucu iğneleri vurana kadar ondan sonra bişey hissetmediği için gerisi gırgır şamatayla devam edip, gayet rahat bir şekilde tamamlandı, yürüyerek çıktı doktordan. Tek ihtiyacınız ve vazgeçilmeziniz sünnet kilodu olacak :) Sünnet yaptırmayı düşünenler için inanın yazdıklarım çok kıymetli keşke ben de bu konuda bu kadar samimiyetle yazılmış bana yol gösterici bir yazı okusaymışım (evet burada yazar bildiğin kendini övüyor hatta "canım kendim" diyor burada kendine :))) neyse konumuza dönecek olursak. Sünnet kilodunu tam çocuğunuzun yaşına göre değil de biraz büyük alın. Eğer ki tam yaşına göre alırsanız önünde bulunan plastik baldırlarının iç tarafına değdiği için kabartıyor orayı, ayrıca yatarken plastik biraz küçük olduğundan pipiye dokunuyor o zaman da uyuyamıyor. İki sünnet kilotu almanızı şiddetle öneririm. Haliyle pipiye krem sürülüyor falan o da iç çamaşırını kirletiyor. Özellikle bu dönemde enfeksiyon olmaması için hijyen daha önemli olduğundan mütevellit yedekli olmak sizin için rahat oluyor. Tabi bizimkinin biri tam yaşına göre olduğu için çok rahat kullanamadı. Büyük olanı yıkadım, ütüyle kuruttum, nemli kalınca da saç kurutma makinesiyle iyice kurutup giydirdim. Annelerde çareler tükenmez!

2-3 gün boyunca şişliği geçmedi. Ufak tefek ters hareket etmesinden kaynaklı kanaması oldu. Tam 3 gece hiç rahat uyuyamadı hatta ilk gün 3 saat uyudu. 4-5 saatte bir ağrı kesiciyle biraz ağrısını dindirdik. Anlayacağınız yattık kalktık pipinin derdine düştük :))) 2-3 gün sonra banyo yapabilir dedi doktorumuz. 1 hafta sonra yaptı bizim beyefendi öyle tercih etti. Benim en çok korktuğum çişini zor yapmasıydı. Neyse ki öyle olmadı. her çişten sonra steril suyla pamukla yıkadık. Sabah akşam kremini sürdük. 13 günde falan tam anlamıyla iyileşti diyebilirim.

İşte böyle hayırlısıyla kafama takılan bu işi de okullar açılmadan sonuca kavuşturduk. Allah izin verirse canımın içi yiğenim de aramıza katılınca şöyle gönlümüze göre çalgılı çengili bir düğün yapalım inşallah. Şimdilik oldu da bitti maşallah dedik. Allah damatlığını da göstersin evlat ♥
Sağlıcakla kalın...
Devamını Oku »

6 Eylül 2017 Çarşamba

Yaz Tatili de Uçtu Gitti Ellerimizden...

Herkese merhabalar,
Efendim yazıma kısa bir serzenişle başlamazsan valla hatrım kalır yok hatrım değil bildiğin içimde kalır ee benim içimde dert olacağına varsın onlara olumsuz reklam yapayım :D Tatil bitti, bayram bitti ben de bittim dermişim yok şaka şaka henüz işe dönemedim diyecektim ;-) sağolsun kreş yöneticileri kafalarına göre okulu kapatıp tatil yaptıkları için biz çalışan anneleri pek düşünmemişler. Pat bi mesaj bayram sonu kapalıyız oldu canım herkes size göre ayarlasın kendini. Mecburen onlara göre ayarladık tabi kendimizi anlayacağınız zaten minnacık kalan yıllık iznimin birazını da bu hafta kullanıyorum. Ne yapalım iki afacanla evde olmak da güzelmiş ;-)
Sonunda biz de denizli havuzlu tatilimizi yaptık muradımıza erdik. Bu yıl diğer yıllara göre bir tık daha rahattık. Onur'un krizleri biraz daha azaldığından daha laftan sözden anlar hale geldiğinden bize pek zararı olmadı. Havuzdan hiç çıkmadı, balık gibi sürekli yüzdü. Zaman zaman da mini clupte vakit geçirdi. Görkem de kaydıraklı havuzda yüzdü hep çok çabuk kaynaşıp arkadaş buldu. Onlarla oynamaktan gündüzleri bizim yanımıza çok az geldi. Ben de bol bol kitap okudum. Allah'ım ne büyük saadet!!! :D (maşallah diyelim nazar değmesin)
Ben çok gözlem yaparım özellikle anne-baba-çocuk ilişkilerini şunu bir kez daha teyit ettim. ''Bir çocuğa kardeş şart!'' tatil boyunca gerek yüzerken gerekse yemeklerde annelerin çocuklarına davranışlarından bile belli oluyor tek çocuk oldukları. Aman çocuğum dur sütünü getireyim bekle çocuğum tostunu yapıyım yahu bıraksana kadın çocuk ben kadar var fiziki olarak yani. Bırak kendi kahvaltısını kendisi alsın ki kolaylıkla alabilir buna müsait yani ortam. Bu kadar korumacı olmak üzerine titremek esasında çocuklara zarar veriyor. Onlara hayatı yanlış tanıtıyor. Hayat her zaman armut piş ağzıma düş tarzında olmayacak ve bunu daha küçükken öğrenmeye başlarlar yani kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için yüreklendirirsek esas işte o zaman onlara yardımcı olmuş oluruz. Her yiğidin yoğurt yemesi farklı olur derler ya işte annelik de öyle herkes karakterine göre çocuk yetiştiriyor. Lakin genel geçer kurallar var. Hiç kimse bu kadar korumacı olma bu kadar yapma demiyor bu tür annelere zihnim almıyor açıkçası. 

Hayat o kadar acımasız ki prens/prensesler gibi yaşarken bir bakmışsınız anne-babanızı kaybetmişsiniz ve hayatınız tepe taklak olmuş. Duam şudur ki Allah kimsenin evladını hiç kimseye bırakmasın. Her ana - baba evladını kendisi büyütsün... Çok zor çok :-( Çevremizden sürekli duyuyoruz acı haberler alıyoruz. Trafik kazaları oluyor geri de minicik evlatlar kalıyor. Yüreğim dayanmıyor. Bahse konu evlatsa, annelikse dayanmıyor yürek... Allah acılarını göstermesin. Neyse konudan konuya atladık işte böyle eylül ayını getirdik ve koskoca bir yazı bitirdik... 
Madem kızıldereli olduk. Yazıma bir kızıldereli atasözüyle son vereyim ;-)
''Yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı, onu çocuklarımızdan ödünç aldık...''
Devamını Oku »