Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

24 Kasım 2016 Perşembe

Çocuktuk Bizler...

Önemli günlerde nedense hep çocukluğum aklıma geliyor. Bizler de mi yaşlanıyoruz ne! Yaşlılar gibi sürekli anılardan bahsetmeye başladım :) Ben çocukken önemli günleri hep çok ciddiye alırdım. Öğretmenler, anneler, babalar günü, doğum günü olsun çok önemser hazırlıklarına haftalar öncesinden başlar, planlar yapar sürprizler ayarlardım. Kızlar mı çok önem veriyor böyle şeylere, ne de olsa duyarlı ve hassas bir yapıya sahibiz yaradılış itibariyle. Sınıfımızdaki hiç bir erkeğin öyle aman bugün şu özel gün bi hazırlık yapayım dediğine şahit olmadım :))

Malum iki gündür teog tatili var okullarda tam da öğretmenler gününe denk geldi. Görkem'e sordum. Öğretmenler gününde ne alacaksın, öğretmenine ne yapacaksın diye. Niye önceden söylemedin falan dedi. Ee oğlum herşeyi televizyondaki reklamlardan öğreniyorsun da bunu mu görmedin dedim. Tık yok. Sonra gömlek alalım, ayakkabı alalım, çanta alalım falan dedi. Ben yanaşmadım tabi. El emeği göz nuru bişeyler de yapabilirsin dedim. Neyse öylece üstü kapandı konunun. Açıkçası öğretmenine birşey alıp da gönderesim yok. Neden? Benim öğretmenim değil ki Görkem düşünsün bunu öyle değil mi ama? Bize birileri hatırlatmazdı ki... Kendimiz önemserdik böyle günleri.

Öğretmeniyle aramızda hiç bir sorun yok. Yanlış anlaşılmasın. Hatta çok takdir ettiğim bir öğretmen hakkıyla mesleğini yapan ender öğretmenlerdendir kendisi. Görkem'in yerine iki yıldır ben düşünüp bişeyler alıyordum. Tecrübesizliğime verin. Küçük o daha düşünemez diye aklımdan geçirip bu şekilde davranıyordum. Ama bu yıl görüyorum ki bir çok şeyi düşünüp pek de güzel akıl ediyor. Kafama dank etti. Artık kendisi düşünsün bazı şeyleri, onun için önemli olan kişileri olayları, günleri önemsesin istiyorum. Duyarlı ve hassas olsun istiyorum. Ben anneyim isterim de isterim :)) Bu istemenin arkası gelmez dostlar :)))

Hayatta her zaman birileri onun yerine düşünecek değil ya. Bunları öğrensin. Sorumluluk sahibi bir birey olarak yetişsin. Özel günlere değer versin. (Şimdi kaynana moduna bağlıycam lütfen alıcılarınızın ayarıyla oynamayın!) Ee fena mı olur ilerde bir gün evlendiğinde evlilik yıl dönümünü, eşinin, çocuklarının, anne-babasının doğum günlerini hatırlasa sürprizler hazırlasa. Kim istemez böyle hassas bir eş veya çocuğu öyle değil mi ama? Çocuk ailede ne görürse yaşam tecrübesi olarak biriktirir ve onu yansıtır. O kadar kızıyorum ki çevremdeki erkeklere o neymiş eskiden öyle bir gün mü varmışmış. Aman siz bu yontulmamış odun ruhunuzla devam edin. Lakin iki erkek annesi olarak ben çocuklarımı o orman hayatına dahil edemeyeceğim. Allah bana ömür verdiği sürece bir annenin bir eşin hep el üstünde tutulması gerektiğini öğreteceğim. Kadınlara saygıyı, şefkati ve hassasiyeti öğreteceğim onlara...

Bozulmaya yüz tutmuş bu toplum sizin, benim gibi düşünen bilinçli ve duyarlı annelerin yetiştirdiği evlatlar sayesinde kurtulacak... Geleceğimiz, evlatlarımız; evlatlarımız umudumuz olsun...

Bu arada yazımı okuyan tüm öğretmenlerin de günü kutlu olsun ♥♥♥

Devamını Oku »

18 Kasım 2016 Cuma

İlk Ergenlik Belirtilerini Musmutlu Geçirelim mi?

Çocuk yetiştirirken ya biz bu çocukların üstüne çok gidiyoruz ya da onlar bizim yoğun ilgimizden faydalanmaya çalışıyor diye düşünmeye başladım. Tamam evladım sizi çok iyi anlıyorum anne-babanız çalışıyor ilgiye sevgiye ihtiyacınız var. Ama sevgi kelebeği de olamayız ki. Şimdi bu serzenişim kime tabi ki de büyük evlat Görkem'e. Hiç bir annenin evlatlarının arasında seçim yapabileceğine inanmıyorum ben, yapmamalı da!!! Her ikisi de benim can parçam lakin Görkem bu aralar o kadar hassas ki duygusal açıdan ön ergenlik belirtileri olabilir mi diye düşünmeye başladım. Ama daha çok erken değil mi? 9 yaşı bitiriyor artık. Çok hassaslaştı. En çok sevdiğim yönü içinde yaşadığı duygularını dışa vurması. Mesela geçen akşam yatmadan önce (genelde bu duygusallıklar yatmadan önce nüksediyor. Onur beyler uyumayıp Görkem'e haydi yatağa diyince evlat canım bağlıyor duygusala...Gözyaşları sel olurkene vuruyor duyguların ifadesi diline :))) Neyse konumuza dönecek olursak. Yatmadan önce demiştim değil mi? Evet işte yatma hazırlıkları bitti. Yanıma geldi. 
Görkem: Annee ben Onur'u çok kıskanıyorum. Onu sevdiğiniz gibi beni sevmiyorsunuz. Babam hep Onur'un tarafını tutuyor. Beni de sevin, bana da sarılın, benimle sohbet edin.
Ben: Kuzucum ben senle de çok fazla ilgileniyorum. Ama işten çok geç geliyoruz ikinize de ortak zaman ayırmaya çalışıyorum. (Yine çalışma saatleri) Seni de çok seviyorum. Sarılıyorum konuşuyoruz.
Görkem: Ama ben çok üzülüyorum. (İçli içli ağlıyor) Babam da benimle ilgilensin. 
Ben: Annecim baban seninle de oynuyor, yemeğe gidiyorsunuz, maç yapıyorsunuz. Ama Onur'u aldığı gibi seni omzuna alıp gezdiremez çünkü bunun için büyüdün ama küçükken sana da aynısını yapardı inan bana...
Görkem: Amaaaa ben kendimi çok mutsuz hissediyorum. (Sürekli ağlıyor.)
Herşeye alınıyor, herşeye ağlıyor. Tek sebebi kıskançlık mı? Zalim ön ergenliğin de rolü var mı bilemedim :S Onun herşeye ağlaması sinirlerimi bozuyor. 

Aşağıdaki maddeler bizim için henüz erken. Bizim durumumuz hakkında araştırma yaparken rastladım. Kısmen benzediği noktalar da var. Bazen saçma saçma şeyler yapıyor ve bu davranışlarını beğenmemi bekliyor. Bazen ben çocuğum deyip çocuk gibi davranıyor. Bazen de yetişkin gibi davranıp yetişkinler gibi sohbet etmek istiyor. Oyyy oyyy ilk sinyalerine bakılacak olursa zor geçeceğe benzer bu zamanlar :( 

Mutlu bir ilk ergenlik için yapmamız gerekenleri ufacık bir gözden geçirecek olursak;

1-Onları Yürekten Sevin : 
Onlarla ilgili her şeyi sevin, sinir bozucu olanları bile. Yaptıkları ve yapmak istedikleri şeyler için onları sevin. Onları ne kadar sevdiğinizi sözcüklerinizle ve davranışlarınızla belli edin. Önemsiz gibi görünen bu ayrıntılar aslında büyülü bir süreci oluşturur. Bunları izlemek, bir elmasın oluşumunu izlemek gibidir. Bütün o kusurlar gün geçtikçe ortadan kaybolur ve sonunda ortaya sorumluluk sahibi, ciddi bir yetişkin çıkar. Ergen çocuğunuz harika bir eş ve baba ya da harika bir eş ve anne olur. Böylesine muhteşem bir gelişime tanıklık etmek ayrıcalıktır.Ergen çocuklarınızı ayrıcalıklarınız olarak görün, taşımak zorunda olduğunuz yükler olarak değil. Onlar hayal edebileceğinizden çok daha çabuk kavrar ve sezerler. Onlara karşı hissettiklerinizi saklayamazsınız. Bu yüzden onları sadece sevin.

2-Dinleyin ve Dikkatinizi Verin : 
Okuldan eve geldiklerinde, o gün yaptıklarını size anlatırlarken onlarla geçireceğiniz kısacık ve çok değerli bir zamanınız var. Onları gördüğünüze sevinin. Cep telefonunuzu bir kenara bırakın. Bu zaman dilimini akşam yemeğini hazırlayarak ya da telefon görüşmeleri yaparak harcamayın. Onların gözlerinin içine bakın ve anlattıklarını dinleyin. Anlattıkları zaferler, sizin zaferleriniz olsun. Empatik olun. Yine de, kendileri istemediği sürece onlara tavsiyeler vermeyin, nutuk çekmeyin. Sadece dinleyin. Böylece kendilerini önemli ve değerli hissederler. Hepimizin kendimizi böyle hissetmeye ihtiyacı vardır.

3-"Hayır" dediğinizden daha fazla "Evet" deyin : 
Dünya onlara hep hayır diyecek. Hayatları boyunca, “yeterince iyi değilsin” ve “bunu yapamazsın” dalgalarıyla boğuşacakları fırtınalı bir denizde yüzecekler. Hiçbir şey yapamasam bile, elimden geldiği sürece, onların hayatında tam tersini söyleyen ses olmak istiyorum. Sınırlı olmadıklarını ve yeterince sıkı çalışırlarsa her şeyi yapabilecekleri inancını vermek istiyorum onlara. Hayatlarındaki “Evet” ve “Yapabilirsin” ifadesi olmak istiyorum. Her gün evimden kendilerini yenilmez hissederek çıkmalarını istiyorum.

4-Sık sık hayır deyin : 
Çocuğunuzun mutsuz olacağı ya da zarar göreceği deneyimler ve durumlar karşısında hayır demeniz gerekir. Bir ebeveyn gibi davranın. Hem fiziksel hem de ruhsal açıdan güvende olmalarını sağlayacak kurallar koyun. Bunu söylemeye gerek bile olmadığını düşünebilirsiniz ama şaşırtıcı sayıda ebeveynin böyle kurallar koymadığını biliyoruz.

5-Onları besleyin, hem de çok :
Sadece kendi çocuklarınız için değil, çocuklarınızın arkadaşları için de yiyecekleriniz hazır olsun. Bu çocukların bedenleri inanılmaz bir hızla büyüyüp gelişiyor ve bu yüzden de enerjiye ihtiyaç duyuyorlar. Çoğu bunu işlenmiş şekerli ve hidrojenize ya da bunlara benzer şeylerle karşılamayı tercih ediyor. Çocuğunuzun arkadaşları, evinizin lezzetli atıştırmalıklarla dolu olduğunu bilirse, sizin evde vakit geçirmek için ona yalvaracaklardır. Böylece hem çocuğunuzun arkadaşlarını tanımış olursunuz hem de çocuğunuz gözünüzün önünde olur.

6-Ufak Şeyleri Dert Etmeyin :
 Evde bir ergen varsa salonun ortasına bırakılıvermiş bir sırt çantası görmeniz çok doğaldır. Ya da kirli çamaşırlar yatak odasının dört bir yanına dağılmış olabilir. Ağzınızı açıp onlara bağırmak yerine önce kendinizi onların yerine koyun. Öncelikle, o gün kendilerini nasıl hissettiklerini anlamaya çalışın. Belki o gün kendilerini yenilgiye uğramış hissediyorlardır, bir an olsun rahatlamaya ve size bundan söz etmeye ihtiyaçları vardır. Dağınıklığı bir tarafa bırakıp, kocaman, terli çocuğunuza sımsıkı sarılın. Onun dünyası hakkında konuşun. Neler yaptığını, neler yapmak istediğini, hayallerini öğrenin. Ancak ondan sonra etrafı toplamasını isteyin ondan.

7-Sonra geri çekilin ve sihrin işe yaramasını izleyin : 
Eğer bırakırsanız bu muhteşem yaratıklar size yüreklerini açarlar ve sizi hayal dahi edemeyeceğiniz kadar büyük bir coşkuyla severler. Ergenler, etraflarına mutluluk saçan parlak, becerikli ve güçlü ruhlardır. Komik ve zekidirler. Düşünceli ve duyarlıdırlar. Bizim onlara bayılmamızı isterler. Onlara bayılmamıza ihtiyaç duyarlar. Çok derinden severler ve başkalarının duygularını güçlü bir şekilde hissederler. Kaynak
İşte böyle dostlar anne - babaların yürek yükleri hiç bitmiyor. 3 - 4 - 5 yaş sendromları derken kapıda ön ergenlik beliriyor. Aman o da neymiş anlaşırız bu ergenlikle derken ergenliğin babası gelecek. Sonra bitmek bilmeyen sınav stresleri geliyor. Çocuklar çocukluğunu yaşayamadan ana-babalarda onlara doyamadan bi bakmışsınız koca adam olmuşlar. Allah hepimize onların her dönemini doyasıya yaşayacağımız sağlıklı günler göstersin.

♥ ♥ ♥ Mutlu hafta sonlarınız olsun ♥ ♥ ♥
Devamını Oku »

9 Kasım 2016 Çarşamba

Onur'un Kreş Günlüğü - 1 -

Onur'un bakıcılardan yana şansı gülmediği gibi kreşten yana da pek şansı yaver gitmedi. Zorla alıştırmaya çalıştığım kreş maalesef ki kapandı. Öğretmenine ve ortama kısmen alışmıştı. Tam da onu çok seven vicdanlı bir öğretmene rastladık aman nazar değmesin böyle gitsin inşallah dediğimiz bir sırada şaka gibi koskoca kreş aniden kapanıverdi. Neyse ki yeni bir kreş açılmıştı ki açıkta kalmadı. Eski kreşinden bir çok arkadaşı da oraya geçtiği için çok zorlanmadık. Hatta diğer kreşe giderken çözemediğim bir sebepten dolayı her gün ağlayarak veya farklı kaprislerle giderken yeni kreşe bırakırken hiç o tür sorunlarla karşılaşmadık. (aman tahtaya vurayım nazar değmesin.) 

Sınıfta iki öğretmen var. Birisi jimnastik öğretmeni ve öğretmenimiz sabahları hoplaya zıplaya teslim alıyor Onur'u :) Henüz uykusu açılmamış Onurcuk neye uğradığını şaşırıyor :)) En sevdiği arkadaşı Cemil Tuna, öyle çok seviyor ki arkadaşını, akşamları evde atıştırmalık bişeyler yerken abisinin hakkının yanında bu da Cemil Tuna'nın diye ekliyor. 

Genel olarak kreşin eğitiminden, ilgisinden, temizlik ve yemeklerinden memnunum. Sadece zor geçirdiğimiz 3 yaşın ardından 4 yaşı da çok kolay atlatamayacağımızı belirtmek isterim. Karakter olarak abisiyle Onur hiç mi hiç benzemiyorlar. İkinci çocukta işi biraz daha kolaylarmıyız nasıl olsa tecrübe kazandık diye düşünenlere duyurulur aman aman durum hiç de öyle olmuyormuş. Onur ev kurallarına uymamada oldukça kararlı. Bu aralar abisiyle sürekli zıtlaşıyorlar. Her konuda bir tartışma çıkıyor. Bu aralar en ufak bişeyi sorun haline getirmede üstüne yok. 

Kolay değil küçücük yaşta evinden ailesinden ayrı bir yerde günde 10 saat kalıyor. Yazarken bile utanıyorum 10 saat onun yaşında bir çocuk için çok fazla evet biliyorum ama elimden bişey gelmez çalışma saatlerimiz maalesef ki çok uzun ve o saate kadar kreşten başka onu bırakabileceğim hiç bir yer yok. İşi bırakayım desem 16 yıldır çalışıyorum emeğime yazık olacak. Bir yandan çoğu gitti azı kaldı diyerek kendimi telkin ederken diğer taraftan onun en güzel zamanlarının da geçip gittiğini farkına varmanın burukluğunu yaşıyorum. Küçücük bedeni akşama kadar yoruluyor olacak ki onu almaya gittiğimizde yorgun olduğunu hissediyorum. İşten 18.00'de çıkıyoruz ve her ne kadar saatleri almasak da onu almaya gittiğimizde hava kararmış ve bütün arkadaşları gitmiş oluyor. Allah'tan onu bekleyen nöbetçi öğretmenlerin çocukları oluyor da onlarla oynuyor. (Kendi içini rahatlatmaya çalışan üzgün anne tesellisi) Babasıyla birlikte almaya gidiyoruz. Bana afra tafra yapıyor, git, gelme, bakma bana diyor. İçim acıyor üzülüyorum bana bu şekilde davranmasına değil onun bu davranışlarının altında yatan nedenlere :(( Terkedilmişlik hissi mi? Annem beni sevmiyor mu? En son alınmanın siniri mi? Bu davranışını görmezden gelince beş dakika içinde kendisi bir sohbet konusu buluyor ve bana laf atıyor. Dikkatini dağıtarak o konu hakkında hiç konuşmuyoruz. Neden böyle davranıyorsun gibi sorgulamalara girmeden sonunda mutlu mesut eve giriyoruz. 

Hiç iyi gelmiyor bu kış ayları bana. Daha şimdiden baharın gelmesini, yeniden enerji dolmayı, kuşların cıvıldamasını, ağaçların çiçek açmasını, çocukların neşeyle çimlerde koşmasını, en azından hava kararmadan Onur'u okulundan alabilmeyi düşlüyorum. 

Tüm düşlerinizin gerçek olması dileğimle sevgiler Ülkü ♥♥♥
Devamını Oku »