Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

5 Kasım 2019 Salı

Onur da Mini Mini Birlerden Olmuş

Koşun koşun millet evet evet koşa koşa bayatlamış bir haberi ballandıra ballandıra anlatmaya geldim. Neredeydin uzun zamandır diyenlere topluca cevap vermiş olayım. Kendimi aramaya gittim. Bulunca tamamen döneceğim :-) (Bu arada soran falan da yok nerde olduğumu :-))) Yokluğu farkedilmiş, seviliyormuş havası vereyim dedim :-D 

Evimizin minnağı, küçüğü, fındık kurdu da sonunda "esas okullu" oldu. Kendileri zaten çalışan anne çocuğu olduğundan mütevellit okul koridorlarıyla tanışalı 3 yıl kadar olduğu için "esas okullu" oldu diyorum. Körpem minicik bedeniyle okul yollarında yoruldu gide gele. Hayat çocuğum hayat herkese eşit şartlarda sunmuyor kendisini maalesef. Böyle okullu falan deyince doğduğu gün aklıma geliyor. Bebekliği geliyor aklıma savunmasızlığı, yumuk yumuk elleri, nohut kadar parmakları....

Zordur birinci sınıf annesi olmak. Kendini koruyabilecek mi? Kontrol edebilecek mi? İdare edebilecek mi? Ya büyük sınıflar merdivenden inerken itelerse, ya kayar düşerse, terli terli su içerse, üşüdüğünü farketmezse gibi gibi bir sürü soru kafamda gidip gelirken iki ayı geçirmişim. Şükürler olsun ki çok çok iyi bir öğretmenimiz var. Hani şu öğretmenlik mesleğine gönül vermiş, öğrencilerini kendi çocuğu gibi gören cinsinden sevgi ve şefkat dolu, mütevazi bir öğretmeni var. Allah razı olsun çok ilgili her türlü sorunla ilgilenen ve çözmeye çalışan. Adam gibi adam işte yahu :-) Allah da onu iyilerle karşılaştırsın. 

Gel gelelim okuma yazma işlerine. İlk hafta ödevlere isyanla başladı. Ağlama krizleri hiç eksik olmadı. Elim yoruluyor, uykum geliyor, çok yorgunum deyip ödev yapmak istemiyordu. Peki o zaman öğretmenine yapmak istemediğini yarın kendin söylersin dediğimde de sakinleşip gelip paşa paşa ödevini yapıyordu. İki ayın sonunda sorumluluğunu daha iyi biliyor. Ödevlerini erkenden yapıp, geriye kalan vakti kaliteli değerlendirme peşinde. Zaman zaman arıza çıkarmayı da eksik etmiyor tabi. Aman maşallah deyin de ayarı kaçmasın ;-)

Annelerin işi her zaman her yerde zor. Genel olarak annelik müessesi zor zaten. Eee her zahmetin bir de güzelliği var elbet. Zor olmasına zor çokça da sabır gerektiriyor elbet. Amma lakin onların o minicik elleriyle sarılışı, içime dolan o sıcacık duygunun beni sarmalaması, tarifi olmayan evlat kokusunu ciğerlerime çekince ne zorluk geliyor aklıma ne de beni çileden çıkardıkları an. İşte annelik böyle manyak bir duygu ahbabım :-) 
Amaaaa şimdi babanın hakkını yiyemeyeceğim. Okulların açılmasıyla tempolu bir dönem başladı. Sabah büyüğü ben okula bırakıyorum küçüğü babası. Büyük okulda yiyip içiyor. Küçüğü öğleyin babası alıyor. Eve götürüyor, yemek ısıtıyor, yedirip içirip tekrar okula bırakıyor. İkindin 3 gibi tekrar alıp, abisi okuldan çıkıncaya kadar küçükle ilgileniyor. Allah'tan o serbest çalışıyor da bu tempoda çocuklar madur olmadı. Anne - baba olmak meşakkatli iş üstadım. Her iki tarafta bu sorumluluk için hazırsa ancak öyle çocuk yapılmalı ki yoğun temponun içinde boğulmadan ayakta kalmayı başarabilmeli. Ne zaman yorulsam, ya da çocukların dağınıklıklarından şikayet edecek olsam dağıtabilecek kadar sağlıklı çocuklarım olduğu için yaradana şükrediyorum. Şükürler olsun onları bize veren Allah'a, şükürler olsun ki bana bu kutsal bu yüce bu eşsiz duyguyu tattıran yaradana... Herkesin evladıyla birlikte Allah bizim evlatlarımızı da tüm kötülüklerden korusun... 
Devamını Oku »