Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

29 Eylül 2015 Salı

TATİL GÜZELLİKLERİ

Sabah kahvaltısıyla odadan çıkıp güneşi batışını izleyinceye kadar odaya hiç uğramadık. 
Denizle yılda bir kez buluşunca böyle görgüsüz oluyor insan demekki :)
Hastalıklardan arta kalan zamanda Onur bol bol kumla oynamanın tadını çıkardı. Sürekli bana pozlar verdi. Zaten suyla oynamayı banyo yapmayı sevdiği için haliyle denize ve havuza girmede de sorun yaşamadık çok şükür. 
Görkem fotoğraf karelerinde pek bulunmadı. Kendine Türk ailelerinin çocuklarından arkadaş edindi. Sürekli onlarla oynadı. Havuza atlayıp atlayıp çıktılar. Korsancılık oynadılar. 
O eğlenince bizim de keyfimiz yerindeydi. 

Onur'la havuz başında ilgilenmek eşim ve benim için daha yorucuydu. Aman kayacak aman havuza düşecek derken koşuşturmaktan eşim baya yoruldu. Bizim için en tehlikesiz ve sağlıklı olanı deniz oldu. Otel denize sıfır olunca havuzla deniz arası da yakın olunca gidip gelmek oldukça rahat oldu. 
Yorgun düşen Onur şezlongda uyuyunca fırsatı kaçırmayan ben hemen kitabıma sarılıyordum. Dalga sesleri eşliğinde kitap okumak ayrı bir keyif yanında bir de çay varsa değmesinler keyfime. 

Oyundan ve denizden kendini alamayan Görkem gündüzleri nerdeyse hiç yanıma uğramadı. Kumdan şekiller yaptı. Gelmemize son iki gün kala yüzmeyi öğrendi. Pratik yapma fırsatı olamayacağı için yüksek ihtimal seneye yine unutacak.
Büyümüş büyümüş bu yıl biraz daha büyümüş. 
Efenim burada da uykucu şirini kalkar kalkmaz baş ucunda onu bekleyen kekleri uyku mahmurluğuyla götürürken görüyoruz :)
Havuzdaki vaktinin çoğunu havuzun masaj bölümündeki yerinde geçirdi. 
Suyun içinde yüyüyerek kenarlarda araba sürmenin keyfine vardı. 
Azıcık suyu ordan oraya boşalttı. Sık sık da atlama çalışmaları yaptı havuzun içine.
Hastalığıyla güzelliğiyle bir yaz tatilini daha sonlandırdık. Denizle vedalaştık. 
Önümüzdeki yıl tekrar buluşmak üzere sözleştik. 

Devamını Oku »

28 Eylül 2015 Pazartesi

TATİL TALİHSİZLİKLERİ

Bu yıl herşeyi geriden takip ediyorum. Herkes tatili bitirdi ben sonradan yaptım. Yazısını bile yazdı koydu bir köşeye... Bayramdı seyrandı düğünlerdi o gezmeler bu gezmeler iş yerinde zaten vakit yok derken tatil yazımız bu zamanı buldu. Ama tabi benim için mühim olan bu yazıların onlara hatıra kalması ne zaman yayınlandığı değil.
Daha önce de tatile çıkma yazımda  "gidelim buralardan"  belirttiğim gibi bu yıl gelmek bilmeyen tatilimiz nasıl geçti. İkiye böldüm tatil yazısını ilk  önce aksiliklerden başlayayım güzellikleri sonra yazayım ki bu yılın tatili en son aklımızda o şekilde kalsın istedim.

Bu yıl valizleri küçük küçük hazırladım. Hem arabaya daha rahat yerleştiriliyor. Hem de ayrı ayrı olunca eksik gedik daha rahat tespit ediliyor. Çocukların eşyalarını bir valiz, eşimle benimkini bir valiz, şişme su oyuncakları ve ayakkabılar için bir valiz ve küçük bir de plaj çantası hazırladım. Gücümün yettiği valizleri kapının önüne koydum. Ben ayrıntıları hallederken eşim valizleri arabaya yerleştirdi. Aldım kol çantamı çıktım. Neyse yollar zaten berbattı çok kalabalık ve saygısız şoförlerle doluydu. 3-4 kez yüreğim ağzıma geldi. Viraj tırmanırken çift şerit hakkını bizim kullanmamız gerekirken iniş yolunda kullanan çok kıymetli şoförlerle arabalarımız burun buruna geldi. 
Kazasız belasız vardık otelimize. Valizler odamıza geldi. Öğle yemeği vaktiydi. Çocukların valizini açayım da daha serin tutacak birşeyler giydireyim onlara dedim. Anaaam bir sağıma bakıyorum bir soluma o an kafamdan aşağı kaynar sular indi sanki Çocukların valizi yok. Arabada kalma ihtimalini bile düşünmedim. Çünkü o valiz ağır olduğu için kapının önüne koymamıştım çocukların odasındaydı. Anladım ki çocukların bütün eşyaları evde kaldı. Tatilde bi insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi başıma geldi. Benim gibi aman bişey unutmayayım diye pimpiriklenen birisi için çok fazlaydı bu durum. Bir yandan olan oldu artık diyip diğer yandan da çözüm merkezi gibi çalışmaya başladım. Evin anahtarını temizlikçiye bırakmıştım. Sağolsun çok yakın bir arkadaşımdan ondan anahtarı alıp, valizi kargoya vermesini rica ettim. Kargo müdüresi de arkadaşımız olunca onu da arayıp salı sabah elimizde olacak şekilde ayarlamaları yapması için rica ettim. Günlerden pazar olmasaydı ertesi gün bile elimizde olabilirdi aslında ama aksilik yaa...
İki gün boyunca Görkem sabah kahvaltılarında ve akşamları bu kıyafetle dolaştı. Aslında bu durumda en madur bendim. Çünkü benim mayomu da çocukların valizine koymuştum. 2 gün boyunca sıcakta piştim. Gölgede kitap okudum. Pasta börek yiyerek, kendimi yemeye içmeye vurdum. 
Onur da bu şekilde dolaştı dolaşmasına da 2. günün sonunda tişört artık kirden görünmüyordu. Şortu zaten ilk gün mahvetti. Allah'tan gündüzleri hep denizde oldukları için kıyafet gerekmedi. 

Odadaki klimaları hiç açmadık aman çocuklar hastalanmasın diye. Ama eksik olmasın lobideki -15 dereceye ayarlı klimalar sayesinde tatilin ilk gecesi Onur ateşlendi. Aile hekimimizi aradık. Belirtilere göre kullacağımız ilacı söyledi. O gece sabaha kadar Onur'un ateşini ölçmekten uyuyamadım. Sabah uykusuz anne ve hasta çocuk olarak deniz ve kumun tadını çıkarmaya çalıştık. Lakin ishal yapan antibiyotik poposunu mantar yapınca ve oturamayacak kadar da acıyınca krem tedavisine başladık. Antibiyotiği değiştirmek için tekrar doktorumuzu aradık. Zaten şurup içme faslımız işkenceden hallice olunca otel odası nerdeyse yoğun bakım ünitesi olacaktı. Tatil boyunca şuruba devam ettik. Bir de onun saatini takip ettik. 


Salı sabahı valizimiz sağ salim elimize ulaştı. İyiki ulaştı migren hastası olduğum ve böyle şeylere kafayı çok taktığım için başımın ağrısı hiç kesilmedi 2 gün boyunca. Valiz geldi ağrı gitti :) anlayacağınız. 
Görkem mini diskoyu hiç sevmedi çok çocukça buldu. Onur minicik boyuyla özgürce dolaşıp dans ediyordu. O gün akşam da odadan aşağı inerken ilk defa bi fotoğraf çekiyim dedim. Neyse aşağı indik. Babası Onur'un yanındaydı mini disko da çok kalabalık olduğu için ve bizimkinin de boyu kısa olunca arada takip etmek bir hayli zor oluyordu. Birden babasının gözünden kaybolmuş. Her yere baktık bulamadık. Animasyon şefine anons ettirdik. Allah'tan üstünde de belirgin figürlü bir tişört vardı. Türk dayanışmasını sonuna kadar yaşadık. Bütün Türk aileleri aramak için ayaklandı. Herkes dört bir koldan Onur'u aradı. 15 dakika kadar aradık. Lokanta bölümünde kendi başına gezerken bulmuşlar. Havuza falan düşer diye o kadar çok korktum ki. Neyse  bir Türk ailesi bulmuş Görkem'den numaramı almışlar. Beni aradılar,  Onur'u görünce sinirlerim bozuldu. Başladım ağlamaya kendimi tutamıyorum. Görkem çok korkmuş kardeşime bişey oldu diye. O zaten yarım saat ağladı hiç susmadan çok korktuk ailecek. O an çocuğunu kaybetmiş aileleri düşündüm demekki böyle kayboluyorlarmış çocuklar diye düşünmeden edemedim. Kucağıma aldım kokladım bağrıma bastım yavrumu. Allah bir daha yaşatmasın beterinden korusun. 

Ondan sonraki günlerde Görkem kardeşinin elini hiç bırakmadı. Mini discoda bile bu şekildeydiler. Zaman zaman kardeşini kıskansa da o çok iyi bir abi olmuş bunu bize ispatlamış oldu. 
Allah herkesin evladının içinde benim yavrularımı da bize bağışlasın. 
Acılarını ve yokluklarını göstermesin. 

Devamını Oku »

10 Eylül 2015 Perşembe

KIZ KARDEŞİM İÇİN - JODİ PICOULT


Kitap uzun süredir elimdeydi. İşlerin yoğunluğu, çocuklara ayıracak vaktin artması, benim yorgunluklarım derken kitap elimde süründü gitti. Peki sürünmeyi hak eden bir kitapmıydı. Asla tamamen benden ötürü bir durumdu bu yanlış anlaşılmasın. Aylar önce yazarın en çok satan kitaplarının içinden seçmiştim heyecanla. Dramatik kitapları kitaptaki o duygu selini yaşamayı seviyorum. Picoult, öyle basma kalıp şeylerden bahsetmiyor. Picoult'un karakterleri işleyişi sanki film gibi gözümde canlanıyor. Cinsiyetlerin kendilerine özgü niteliklerini büyük bir ustalıkla yazıya dökmüş yine bu kitabında. 

Kitabın baş kahramanı Anna. Anna'dan başka 6 kişinin duygu düşünceleriyle, onların gözünden anlatılıyor olaylar. Ablası Kate çok hasta olan Anna'nın dokuları uyduğu için ablasına ilik veriyor. Anna küçük yaşlarından itibaren hasta olmadığı halde hastanelerde geçiriyor çocukluğunu. Ablası tam iyileşti derken hastalığı yeniden nüksediyor. Her defasında ailecek yıpranmanın getirdiklerini, evlatlarının hastalığıyla nasıl mücadele ettiklerinin, Anna'nın yaşam hakkına saygı duyarak nasıl mücadeleye devam edebileceklerinin büyük bir ustalık ve duygu yoğunluğuyla anlatıldığı kitabı oldukça beğendim. 

Karakterlerin ağzından parça parça anlatıldığı için, diğer karaktere her geçişimde acaba bu cepheden olaylar nasıl devam edecek diye beğenerek okuduğum "Kız Kardeşim İçin" i okumak isteyenlere seve seve tavsiye ederim. 
"Kardeşlik ilişkisi tamamen adillik üzerine kuruludur. Kardeşinin senin sahip olduğun kadarına sahip olmasını istersin; aynı miktarda oyuncak, tabağınızda aynı sayıda köfte, aynı derecede sevilmek. Fakat anne olmak tamamen farklı birşeydir. Çocuğunun senin sahip olduğundan hep daha fazlasına sahip olmasını istersin. Onun altında bir ateş yakmak ve hızla yükselmesini izlemek istersin"

Okumaya bol bol zamanımızın olduğu sağlıklı günler diliyorum... 

Devamını Oku »

6 Eylül 2015 Pazar

GİDELİM BURALARDAN...

tatil fotoğrafları ile ilgili görsel sonucu
Başlıktan da sanki komple gidiyormuşuz gibi bir durum anlaşılıyor :)) Ayy yok aman bi yere gittiğimiz yok. Hepi topu 1 hafta sürecek bir tatile çıkıyoruz. Herkescikler gitti, geldi, bronz tenleri bile açıldı neredeyse bi daha tatile gidesi oldular. Azcık abartmazsam olmaz kadınların genlerinde var mübala sanatı yapmak :) 

Biz daha yeni gideceğiz. Çok önceden planlanan bir tatil değildi. Eşimin ve benim iş yerindeki durumlar net olmayınca önümüzde bir tatil planı yoktu. Çok şükür ki 1 ay önce biraz önümüzü görür gibi olduk da bir yerler ayarlayabildik. Bu yıl hani plansızlıktan biraz geç kaldık lakin daha önceki yıllarda da biz de durum pek farklı değildi. Ben yazın o müthiş sıcaklarda nemden her yerim yapış yapışken tatilden hoşlanmıyorum. Geceleri uyuyamıyorum. Gündüzleri de o cehennem sıcaklarından bunalıyorum. Eşimle evlendiğimizden beri ya haziran ayında havalar daha cayır cayır yanmadan ya da ağustos sonu eylül başı gibi bir tatil yapıyoruz. Çocuklar olunca haziranı atladık eylüle çektik. Denizler malum daha geç ısındığı için çocuklar için deniz suyu soğuk oluyor.  

Bu yıl bana o kadar uzun geldi ki sanki iki yıldır tatile gitmiyormuşum gibi geldi. Hatırlayamadım hatta eşime sordum yahu biz geçen sene tatile gittik mi? Vallahi fotoğraflar olmasa hatırlayamayacaktım :) Eee  hatırlamamam da doğal değil mi? Koskoca bir yıl tüm gün çalış çabala. 1 haftalık bir deniz tatiliyle geçiştir koca yazı. Ne yapalım buna da şükür bunu bulamayanlarda var diyip bir züğürt tesellisi vereyim bari kendime ;)

Aman zaten daha valiz hazırlama işine başlamadım bile o zaten başka bir sorun. Çamaşırları yıka ütüle valize yerleştir. Hooop gelince aynı işi bi daha yap. Neyse bu can sıkıcı işleri bir kenara bırakalım. Tatilde bol bol dinlenmeyi ve kitap okumayı planlıyorum. Görkem çok heyecanlı kaydıraktan havuza atlama planları yapıyor kafasından. Onur izlediği çizgi filmlerden görmüş sanırım. Denizde nasıl yüzeceksin deyince yere yatıp kulaç atıyor bıdık :) Bekleyin bizi sahiller :)

Allah sağlıkla tatilimizi yapıp gelmek nasip etsin... Görüşmek üzere sevgiyle kalın...

Devamını Oku »

4 Eylül 2015 Cuma

YEME SORUNU


6 aylıkken başlıyoruz aman çocuklarımız hepsini yesin damak tadı çeşitlilik göstersin. Ekşi, tatlı, tuzlu, acı hepsinden verelim az az, aman yemek seçmesin diye çabalıyoruz. Tamam iyi hoş yaptık yamasına da oldu mu başarabildik mi? Nerdee... Görkem'de ilk çocuğun verdiği acemilik sebebi ile bütün annelik babalık duygularımızı abartılı yaşadık. Yorulmak neydi bilmiyorduk. Akşama kadar çalış. Gel yemek yapıcam diye çabala. Bir yandan da çocukla her gün başka etkinlik yapıcam diye kendini yırt. Şimdi düşünüyorum yahu aklımla zorum mu vardı benim diye. Ne zannediyordum ki o zamanlar? Çocuğa verdiğim bütün doğru davranışları alacak. Kalıba koymuş gibi bir çocuk çıkacak ortaya sanıyordum galiba. 

Küçüklükten beri çok özendim çocuklarımın yediklerine içtiklerine. En vitaminlisinden çorbaları olsun diye 3 kez çektirilmiş yağsız kıymalı çorbalar mı yapmadım. Bulduğum her mevsim sebzesinin çorbasını mı yapmadım. Neler yaptığımdan başlarsam bir yazı daha çıkar bu konudan. Küçükken iyi hoştu herşeyi bir şekilde yedirebiliyordum. Yemek yeme sorunu bizde büyüdükçe baş gösterdi. Mesela eskiden ıspanak yemeğini çok seven ayıla bayıla yiyen Görkem artık sürekli mızmızlanıyor. Ee ben de çalışınca bakıcı teyzeden de yüz buluyor. Kadını dandininde oynatma çabalarında şu an. 

Sabahları pankek, krep, sucuk, karışık tost, domates rendesi, patates kızartması, ballı kaymaklı ekmek var Görkem'in menüsünde. Yumurtayla hiç arası yok zaten. Haliyle omlet tarzı şeylerden hoşlanmıyor. Peyniri ben ısrar edersem tüketiyor. Peynir çeşiti çok Allah'tan alternatifler sunuyorum. Sadece örgü peyniri severek yiyebiliyor. Zeytin de aynı şekilde ısrarla. Ama şükürler olsun şimdilik Onur'da bir sorun yok. Gerçi onun yaşındayken abisin de de sorun yoktu. Olmamasını diliyorum. O şimdilik yumurtayı, peyniri, zeytini yiyor. Onur'un kahvaltıda en çok sevdiği pekmezli tahin. Ekmeğini batırıp batırıp yemeyi seviyor. Süt zaten olmazımız. Sütün sade olarak içilmesinden yanayım her zaman. Şeker atıp tatlandırarak alışmasınlar istiyorum. 

Öğlen menüsü oldukça sıkıntılı. Ben olmayınca yanında yemeklere sürekli itiraz ediyor. Bende öğlenleri biraz kadının kolaylıkla yapabileceği ve çocukların seveceği menüler tercih ediyorum. Sebze ve tavuk yemeklerinde Görkem çok seçici olduğu için onları akşamları tükettiriyorum. Hep beraber oturup yiyince biraz baba otositesi ile birlikte akşam yemeklerimizi nihayetlendiriyoruz :)

Gerek sabah gerekse diğer öğünlerin çeşitlilik göstermesine ve sevdikleri vitaminli yiyeceklerden olmasına dikkat ediyorum. Ama yine de Görkem o kadar iştahsız ki onun bu iştahsızlığı yemek saatlerinde sürekli gerginliğe sebep oluyor. Pedogog yemek seçme davranışın genetik olduğunu söylemişti. Aslında bunu duyduğumdan beri içim biraz daha rahat. İyi tahammül etmiş kadıncağız bana. Onu yemem bunu yemem herşeye bir kulp takardım. Gıcıklık olsun diye yapmıyordum yanlış anlaşılmasın içim almıyordu. Bazen sabah menüsünde 3-4 çeşit sıcak kahvaltılık bişeyler olurdu. Bayan kapris ben lütfedip yerdim birini. Lise dönemime kadar süren bu durum sonrasında düzeldi şükürler olsun. 

Ahhh ahhh oğlum sende de durum böyle. Ne yapalım genler bozuk yemek yeme konusunda sende çocuklarından çekeceksin desene... Ama dur dur belki de annelerine benzerlerse o da yemek seçmiyorsa bi kurtarır yanın olabilir ;) 

Şimdiden torunlarını düşünen babaanneden sevgiler :)))












Devamını Oku »

3 Eylül 2015 Perşembe

KUTU OYUNLARI - 1 -

Çocuklar oyuncak oynamanın yanında kutu oyunlarıyla da oynamaktan çok zevk alıyorlar. Ne kadar çok çeşit oyuncakları olursa olsun zamanla onları da oynamaktan sıkılıyorlar. İşte öyle zamanlarda kutu oyunları imdadımıza koşuyor. 
Aslında tanıtmak istediğim 3-4 tane daha vardı. 
Hepsi çok uzun olacağı için diğerlerini de bir başka yazıda koyacağım. 
Zaten kutunun üzerinde de yazdığı gibi dikkat toplamaya yönelik hazırlanmış bir oyun.
Kutu üzerinde 1-3 yaş yazıyor ama bence 3-4 yaş için daha uygun. 
Kutu içinde 5 adet büyük kart mevcut.
6 adet de küçük resimli kartlardan var. 
Küçük kartların sırasını karıştırıyoruz. 
Çocuğun dikkatini toplayarak doğru kartı bulup yerine koyması gerekiyor. 
Ben en karışık olanlarını seçtim diğer iki kart biraz daha basit.
İlk etapta basitten karmaşığa doğru bir sıra izlenebilir.
Dikkat ederseniz öyle basit yapılmamış. Gerçekten oldukça dikkat isteyen bir oyun.
Birinde tavuğun başının yönü değişik diğerinde ayağının yönü derken çocuklar için hem eğlenceli hem de biraz zorlayıcı. Kaliteli vakit geçirmeye birebir.
Bir diğeri yine Rege marka hafıza kart oyunu. 
Kutu içimde 48 adet resimli kart var.
Onur'la oynarken daha açık seçik onun daha kolay algılayabileceği resimlerden 6 çift seçiyorum. 
Yerlerini çok karıştırmadan bütün resimler açık olacak şekilde diziyoruz.
Onur'a tek tek renk ve simgeyi söyleyerek bu da buradaymış diyerek resimlerin yerlerinin 
hafızasında kalmasını sağlıyorum. 
Sonrasında bütün resimleri kapatarak ikişer tane açtırıyorum. Çiftini bulunca onun oluyor. 
Ve Onur havalara uçuyor. 
Görkem ile oynarken hepsini kapatıyoruz. Herkesin iki kart açma hakkı var. Resmin çiftini bulan o kartı kazanmış oluyor. Oyun sonunda en çok kartı bulan oyunu kazanıyor.
Görkem'e her zaman söylediğim gibi kazanmak önemli değil mühim olan keyifli vakit geçirmek. Hafıza geliştirmeye ve yine dikkat toplamaya birebir oyun.
Uno kart oyunu ailecek oynanabilecek yaş seviyesi olarak 7+ olarak belirlenmiş bir oyun. Hafta sonu babannemizdeydik. Onun hediyesi olan bu kartlarla oynamaya doyamadık. En az 3 en fazla 6 kişi ile oynanabilecek kurallı bir oyun. 
4 adet hareket kartı var. Bunlardan biri 2 kart çektiriyor. İkincisi 4 kart çektirip renk değiştiriyor.
Üçüncüsü oyunun yönünü değiştirmek için kullanılıyor. Diğeri de sadece renk değiştiriyor. 
Hareket kartlarının görevleri nedeniyle oyun eğlenceli hale geliyor. 
Bizim evde herkes hırs yapıyor. Zaman zaman Görkem'e ufak güzellikler de yapıyoruz tabi.
İlk etapta 7'şer kart dağıtılarak oyun başlıyor. Elinde tek kartı kalan uno diyor.  Elindeki kartı ilk bitiren oyuncu diğer oyuncuların elindeki kartların toplamını kendi hanesine yazdırıyor. 500 puana ulaşan ilk oyuncu oyunun galibi oluyor. Ara sıra mızlamalar olsa da büyük yaş (7+)  çocuklarıyla oynanacak son derece eğlenceli bir oyun. Eğlenme garantili :)

Eğer sizlerin de tavsiye edebileceğiniz kutu oyunları varsa lütfen paylaşın. 
Paylaşarak öğrenelim...

Sevgilerimle...

Devamını Oku »