Ülkenin genel durumu hepimizi derinden etkiledi. Elim yazı yazmaya gitmedi. Mutlu günümüzü bile doyasıya kutlayamadık. 14 Mart Onur'umun 3. yaş doğum günüydü. Canım oğlum yeni yaşın sana hep güzellikler getirsin. Kuzumun şansından sanırım geçen sene doğum gününden önce de bakıcı değiştirmiştik. Bu senede yine tarih tekerrür etti. Ve biz hala bakıcı meselesini çözemedik. Yeni gelene bir türlü alışamadı. 3 yaşın getirdiği inatçılıkla bu bakıcı değiştirme işi Onur'a hiç iyi gelmedi. Zaten sürekli engellerle karşılaştığım bu durumla ilgili daha fazla detay yazmayacağım yeteri kadar gündemimi meşgul ettiği için bari burada bahsetmeyeyim. Güzel olaylardan bahsederek pozitif enerjiyi üzerimize çekmeyi deneyelim kimbilir belki de işe yarar ;)
2 hafta önceydi sanrım tam da baharın müjdelendiği güneşli bir günde Görkem ile dayısı çalıları kırdılar. Erkek çocuğu ne çok seviyor böyle işleri. Aman kendinden geçti dayısına yardım edeceğim diye. Taş, toprak, bahçe işleri hepimize iyi geliyor. Bütün kötü enerjimizi toprağa bırakıversek ve tüm kötülükler orada öylece kalsa hayat ne güzel olurdu değil mi?
Keşke çocuklar gibi en ufak şeylerden mutlu olabilsek. Atıversek kendimizi yerlere saçımıza giren kum taneleri umrumuzda olmadan doyasıya oynayabilsek.Şen kahkalar atabilsek.Sonunu düşünmeden eğlensek, anın tadını çıkarıp mutluluğu bu kadar kolay yakalayabilsek. Umut ediyorum sadece herşey daha güzel olsun diye. Çocukların mutlu olabildiği bir dünya bırakmak istiyorum. Onlara bunu vadetmek istiyorum. Kanla dolu olmayan haberleri yanlarında rahatça seyredebildiğim bir dünya bırakmak istiyorum sadece...
Maşallah sanki sihirli değnek deymiş gibi Onur kendisini çok güzel ifade ediyor. Kelimeleri özenle seçip, tam da yerine koymayı ustalıkla yapabiliyor.Özgün cümleler kurup, şaka yapabiliyor, duyguları rahatlıkla anlayabiliyor. Kendisini ifade yeteneğine hayranım. Umarım içinde bulunduğum yoğunluğu üstümden atıp, daha rahat günlere kavuşurum. İşte o vakit Onur'un dil gelişimini, kurduğu cümleleri bir yazıda derlemek istiyorum. Zaman akıp giderken Onur da büyüyor ve anneyi çok özlüyor. Akşamları tepemden inmiyor. Herşeyi benimle yapmak istiyor.
İkisine de her konuda adil davranmaya çalışsam da Onur küçük olduğu için dur yapma, sustan anlamıyor. Görkem biraz daha büyük olduğu için anlar diye bekliyorum. Sağolsun anlıyor da ama bazen onunda çocuk olduğunu unuttuğumuz anlar oluyor. Kardeşler arası kıskançlık kaçınılmaz bir gerçek. Biri bir kolumun altına diğeri öbür yanıma gelince dünyalar benim oluyor. Görkem'in geçenlerde "Anne seni bende çok özlüyorum.Benim de sevgiye ihtiyacım var. Bende senin yanında oturmak istiyorum. Bana da sarıl" demesi beni derinden yaraladı. Tüm gün çalışan bir anne olarak elimden geldiğince çok ilgilenmeye çalışsam onlarla sarmaş dolaş olsam da sanırım bu onlara yetmiyor. Yaş aldıkça bir önceki yıldaki enerjimi arar oldum. Akşamları belli bir saatten sonra pilim bitiyor. En iyisi yaz gelsin. Dışarılara atalım kendimizi ki herkes anneye sarmaktan vazgeçsin. Annenin de bir insan olduğunu anlayacakları günleri hasretle bekliyorum.
Bu aralar hiç kitap okuyamıyorum nerdeyse bir aydır kendime gelemiyorum.Zihnimi toplayamıyorum. Herşey üst üste gelmeye devam ederken, kitaba kafamı veremiyorum. Bir aydır çantamda dolaştırdığım kitabımla vedalaşmak, kitaplığımda sıraya girmiş onlarcasıyla buluşmak istiyorum. Huzur içerisinde çalışmak, aklım çocuklarımda kalmadan onları iyi bir insana emanet etmek istiyorum. Çok şey anlatmak istiyorum bu aralar, içimi dökmek, ne var ne yok anlatmak, tüm gemileri yakmak istiyorum, bazen de susmak en iyisi diye düşünüyorum. Ve bu aralar en çok da lüzumsuz insanlardan uzak durmak istiyorum.Lütfen benden uzak durun emi...
Allah hepimizi feraha çıkarsın. Sağlıcakla kalın...