Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

22 Ağustos 2017 Salı

Bülbül - Kristin Hannah

Hannah hep merak ettiğim bir yazardı. Geçtiğimiz aylarda ilk kez bir kitabını okuma fırsatım olmuştu. Ateşböceği yolu'yla ilgili de fikir edinmek isterseniz ona da bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Yazarın ikinci kitabını da okuyunca dili hakkında düşüncelerim daha da belirginleşti. Ateşböceği yolunda olduğu gibi olaylar başlarda biraz yavaş ilerliyor. Aynı hisleri ilkinde de bunda da yaşadım. Neredeyse böyle elimden bırakmak isteyecek kıvama geliyorum. Mesela bu kitapta ilk 180 sayfa çok durağan daha çok karakterlerin yaşamlarından falan bahsediyor. Elbette bahsedilmesi gerekiyor. Ama anlatırken fazla ayrıntı, çokça betimlemeler biraz sıkıyor. Lakin o 180 sayfadan sonra tabiri caizse kitap gümbür gümbür geliyor ve ilerliyor. Öyle ki işi gücü bıraktım hafta sonu kitabın sonunu görmek için sabırsızlandım. Konusundan spoiler vermeden birazcık bahsedecek olursam, umarım bu kadar güzel bir kurgunun ışığını basit cümlelerle gölgelemem. 

II. Dünya Savaşı sırasında Fransa'da yaşayan iki kız kardeş, anneleri öldükten sonra babaları tarafından da terk ediliyor. İtaatkar abla Viann ve asi kız kardeş İsabelle'nın savaşın içinde iki farklı yerde verdikleri mücadeleyi en ince ayrıntılarıyla anlatılıyor. İsabelle direnişe katılmak isteyince ablası Viann'ı küçük kızıyla birlikte tek başlarına bırakıyor.  Eşi de savaşa giden Viann'ın evi önemli geçiş yerlerinin kilit noktasında bulunduğu için evine bir Alman yüzbaşı yerleşiyor. Gittikçe zorlaşan yaşam koşulları içinde yiyecek almak bile karnelerle sağlanırken, çocukların, kadınların özellikle yahudi halkına zulmü bütün ayrıntılarıyla işleniyor. Yahudilerin sınır dışı edileceğini öğrenen Viann, en yakın arkadaşı Rachell'i saklamak, korumak için elinden geleni yapsa da onları bekleyen sürprizler yüreklerini dağlıyor. Diğer tarafta İsabelle savaşın karanlık sokaklarında tehlikeden tehlikeye koşarken aşksız olmaz tabi ve kendisi gibi direnişçi bir gence aşık oluyor. Bir araya gelmelerinin imkansız olduğunu düşünseler de aşklarından vazgeçmiyorlar. Minnacık bir spoiler ;) kitabın bölümleri savaşın olduğu zaman ve 1995 yılı olarak anlatılıyor. 

Yukarıda da belirttiğim gibi ilk başta yavaş ilerleyen olaylar sonrasında öyle bir sarmalıyor ki adeta bir film izliyormuş gibi hissettiriyor. Savaşın en mağdurları kimdir? Çocuklar... İşte işin içine çocuklarla ilgili olaylar giriyorsa ucunda da annelik varsa varın gerisini siz düşünün. Kitabın yazar yorumlarında da yazdığı gibi özellikle bazı yerlerinde artık ne kadar kendimi kaptırdıysam hüngür hüngür salya sümük ağladım ☺ Bu kadar yüreği sızlatan kitapları okumayı çok tercih etmiyorum. Son yıllarda ben acıklı film ve dizi bile izlemiyorum. Yüreğim dayanmıyor :(

Ve olmazsa olmazım kitaptan alıntı cümleler : 

''Sevgi nefretten güçlü olmalı yoksa bir geleceğimiz olmaz.''

''Aşkta kim olmak istediğimizi, savaştaysa kim olduğumuzu keşfederiz.''

''Önemli olan kaybettiklerim değil, hatıralarım...Yaralar iyileşir. Sevgi yaşar.''

Savaştaki zulüm, acı, nefret, güç kadar sevmenin sevilmenin  de yoğun olarak işlendiği keyifle okuduğum bu kitabı sizlere de gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. 

Size keyifli okumalar bana iyi tatiller... 

3 yorum:

  1. Ikinci dünya savaşı geçen hikayeleri çok severim :) iyi okumalar.
    Sevgiyle huzurla kalın...

    YanıtlaSil
  2. hannah çook sevdiğim bir yazar yaaa. bulduğum her kitabını okuyom :)

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir kitaptı benim de naziler ile ilgili kitaplar ilgimi çekiyor.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil

Okuduysanız ve yorum bırakırsanız sevinirim :)