Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

19 Aralık 2017 Salı

Talihsiz Kitap Seçimlerim


Hu huuu kimse var mı?
Ayda bir, iki ayda bir gelip de huu dersem olmaz ama dimi? Hayatlar, hayaller, işler, güçler, telaşeler, diyorum kısaca veee malesef ki son aylarda hüsrana uğradığım kitapların şöyle bir gözden geçirelim istedim. 

Nermin Yıldırım okumaya ilk "Unutma Dersleri" ile başladım. Waauvv demiştim ilk kitabında tarzı çok farklı gelmişti. Seveninin çok olduğu gibi sevmeyeni de çok tabi bu yazarın ve kitabınında. İlk kitabını bitirir bitirmez tadı damağımda kaldı diyerek, arka kapağından etkilenip "Unutma Beni Apartmanı"nı okumuştum. Bununla yetinmeyip üzerine bir de "Saklı Bahçeleri" alınca öğğğ geldi tabi :))) Kim dedi kızım sana bir yazarın kitabını manyak gibi arka arkaya oku diye kendime epeyce kızdım tabi. Aslında aynı yazarın kitabını okumakta da çok sıkıntı yok lakin yazar şöyle bişey yapmış ilk kitabının kahramanlarıyla ikinci kitabı ve saklı bahçelerle inanılmaz bir bağ kurmuş. Yani şöyle bişey oluşuyor bu kitabı okurken, hımm neydi o kadın diğer kitapta ne yapmıştı? diye kafaya yoruluyor okuduğum kitaba mı yoğunlaşayım diğer okuduklarımı mı hatırlamaya çalışayım böyle arada kalmış bir durum oluştu işte. 

Son olarak yazarın diline diyecek yok yine aynı şekilde akıcı ve tasvirleri kıvamında, kitap iki kardeşin yıllar önce birbirine yazdığı mektuplar şeklinde ilerliyor ve ben bu tarzdan hiç hoşlanmıyorum. Haaa tabi bir de şu var hadi ben diğer kitaplarını okudum aralarında zor da olsa bi bağ kurabildim peki diğerlerini okumayanlar ne yapacak? :/ Onlara keyifli okumalar ve kolaylıklar diliyorum... 

Hasan Ali Toptaş okumaya ilk "Ben Bir Gürgen Dalıyım" çocuk kitabıyla tanışıp, diline, anlatımına ve üslubuna hayran kalmış, bu kitabını da büyük bir heyecanla okumaya başlamıştım. Sen ne yaptın Hasan Ali hocam diye diye sonlandırdım kitabı :)

Okumaya başlıyorsunuz ve kitap alıp götürüyor. Soyut ile somut iç içe geçmiş, gerçek ve hayal dünyasında seyre çıkıyorsunuz. Yazar adeta doğayı ve geceyi konuşturuyor, kasabayı, kasaba halkını, akrabaları ve çocukları konuşturuyor, yaşayan her canlıyı ya da var olduğunu düşündüğümüz herşeyi... Toplumu anlatıyor, yitirilmişliği, hayalleri ama aslında var olan gerçekleri... 

Kitap bittiğinde sizi alıp, başladığınız noktaya geri bırakıyor, öylece kalakalıyorsunuz! Fazlasıyla durgun ve sembolik bir kitap olduğundan zaman zaman kimden bahsedildiği, kimin ağzından olayların aktarıldığının zor anlaşıldığı karmaşık bir kitap oldu benim için. Kısacık bir tavsiye olarak şunu söyleyebilirim siz siz olun Hasan Ali Toptaş ile tanışmamışsanız bu kitabıyla başlamayın lütfen... Zira böyle bir yazardan yoksun kalmanızı istemem... 

Amazon'un derinliklerinde El Idilio koyünde yaşayan Antonio Jose Bolivar Proano, orman hakkında bütün bildiklerini Shuarların yerlilerine borçludur. Ormanın gerçek sahipleri olan yerlilerin yasalarına uyar ve hayvanlara saygı gösterir. Günü avlanarak, geceleri aşk romanları okuyarak geçer. Ancak bir gün bu düzen bozulacak, kızgın bir jaguarın peşine düşmek zorunda kalan ihtiyar, doğanın bozulan dengesini, "medeni" insanların yıkıcılığını ve aşkın gizemini sorgulamaya başlayacaktır. 

Yazarın dili güzel, akıcı ve anlaşılır; tasvirleri gayet yerinde ama herşey bununla bitmiyor ki konusunun da bize hitap etmesi gerekir değil mi? Bu kitabı sevgili Esra (lokum çocuk kütüphanesi) hediye etmişti. Büyük bir hevesle hemen başladım okumaya ince bir kitap olmasına rağmen gitmedi çekmedi. Sevmeyerek okumak da çok zor ama huyum kurusun ille bitecek o kitap, yarım bırakamıyorum. Sanırım arkamdan köpekler kovalayacak diye kokuyorum ;) bitmeyen lokma hesabı :))

Bu kadar sevemediğim kitap arka arkaya gelince ilk ikisinin arasına birer çocuk kitabı serpiştirdim :) İyi ki serpiştirdim yoksa darallar basacaktı beni. Yaa işte dostlar işten güçten, çokça stresten sıyrılıp okuduğum benim için talihsiz seçimler olan kitaplar böyleydi. Haaa tabi bu arada severek okuduklarım da oldu tabi...  Bu hafta içinde onu da paylaşmak istiyorum. İnşallah diyelim...

Ee hadi şimdilik kalın sağlıcakla... 

8 yorum:

  1. Hiç bitirmem, hemen bırakırım o kitabı. Beş kitaplık vakit harcıyorum okumaya çalışırken, ne gerek var. Ufacık da aklım kalmaz. Kapatırım biter, oh :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapabiliyorsan ne ala ben de yapmayı çok isterdim Handan :)

      Sil
  2. Bir kitabı sevemedi insan olmuyor. 50 sayfa bile olsa gitmiyor malesef. Ben de de olur bazen okurum ama ben de birşey kalmaz geriye...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen okuyorum ama bende de bişey kalmıyor zaten :)

      Sil
  3. Ülkü ben de Saklı Bahçeler'i yeni bitirdim. Diğer kitabı okumadığım için okurken öncesi olduğunu da çok farketmedim. Yazarın dilini, kelimeleri kulalnışını sevdim ama kitap çok kasvetliydi. Hep sıkıntı, hep üzüntü...İçimi kararttı :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen kasvetli doğru sözcük olur kitabı tanımlamak için Gamzecim, içim karardı bir de o diğer bahsettiğim kitaplar arası karmaşa bu kitabı sevmemek için yetti de arttı bile. Ama dilini ve kelimeleri kullanmadaki cambazlığını sevdiysen "unutma dersleri"ni kesin çok seversin ;)

      Sil
  4. Ben de bırakamayanlardanım :/
    Ama bırakmayı çok isterdim. Şimdi saracak, bak şimdi bir şey olacak diye diye süründürüyorum kitabı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen ha şimdi bişey olacak diye diye patlaya çatlaya okumak çok keyifsiz ama huy işte benimkisi ben de çok isterdim bırakabilmeyi ama sanki bi yerlerde yarım kalmışım gibi hissediyorum olmuyor işte ;/

      Sil

Okuduysanız ve yorum bırakırsanız sevinirim :)