Çocuklu Hayat

Çocuklu Hayat

20 Haziran 2017 Salı

Ben Çocukken... (Kuzine Soba)

Haziran ayında bu nasıl bir konu diye düşünebilirsiniz? Haklısınız da... Hafta sonu kumpir yememiş olsaydım iyiydi. Kumpircinin patatesleri odunların arasından çıkarmasıyla olan oldu. Patatesin o mis gibi kokusu beni çocukluğumdaki kuzine sobalara götürdü. O günlere kısa bir yolculuk yapalım bakalım neler çıkacak...

Özellikle seksenli yıllardan bahsediyorum. O zamanlar doğalgaz falan ne gezsin. Havalar soğumaya başladığı andan itibaren sobalar kurulmaya başlanırdı. Bizim evin kocaman bir salonu vardı. Dış kapıdan içeri girince küçük bir camekan karşılardı bizi. Upuzun bir salon düşünün bütün odalara bu salondan geçilen, 4 oda ve 1 mutfağa açılan işte bu salona kurardık kuzine sobamızı. Yatak odalarımıza da diğer silindir sobalardan kurardık. Salona kurulan kuzine soba öyle güçlü yanardı ki bütün odaları ısıtmaya yeterdi. Abimlerle birlikte yiyip içtiğimiz için sobanın kovasına odun kömür doldurma ve sobaya koyma işini yengem yapardı. Soba yanmadan önce odalar o kadar soğuk olurdu ki lahana gibi giyinirdik. Odunları tutuşturma işinin ardından çıkan o çıtırtılar ve sonrasında gürül gürül heybetli bir yanma sesi. Hatta bazen o kadar hiddetlenirdi ki pof pof pof diye ses çıkarırdı. Sobaların üstünün vazgeçilmezleri güğümler sıra sıra yerini alır. Kış mevsiminde çeşmelerden sıcak su akması rüya gibi bişeydi o zamanlar... Güğümleri ısıtır sıcak su ihtiyacımızı onunla karşılardık.

Bütün odaların kapılarını açar, soğuğunun kırılmasını sağlardık. Annecim koca bir leğen hamur yoğururdu. Zaten bizim evde hiç birşey az yapılmazdı. Annemin güler yüzü gelenimizi gidenimizi hiç eksik etmezdi. Her yaptığımız yemek "aniden bi gelen olur" diye yapılırdı. 5-6 tepsi birden yağlanır, emek ve sevgiyle birlikte bereket dileğiyle ağzında besmele ile hamura şekil verirdi. İşte o mis gibi ekmekler gürül gürül yanan kuzine sobanın gözüne koyulurdu. Sobanın çevresine yayılan sofra bezleri ekmekle dolar taşardı. Ya o sıcacık ekmeklerin arasına koyulan tereyağıyla tulum peynirin birleşme anı....Off offf..... Ekmek bir yandan elimizi yakarken diğer yandan sıcak sıcak yeme telaşı :)) Ahh çocukluğum şimdi ben seni nasıl aramayayım. Ahh anneciğimin yumuk ellerinin değdiği leziz ekmekler, hangi birinizi özlemeyeyim :(

Kimi zaman sütlü ekmek kimi zamanda mayalı ekmek yapılırdı meşhur sobamızda. Mayalı ekmekler sıra sıra üzerine dizilir orada pişirilirdi. Onların da arasına yine Allah ne verdiyse koyar çılgınca yerdik....Hamur fazla olduğu için etli iç hazırlanırdı. Konyamızın meşhur etli ekmeğini elleriyle açar bol kepçeden iç koyarak, yapardı annem. Etli ekmeğin o pişme anındaki koku öyle cezbeder ki insanı neredeyse ruhunu teslim edesin gelirdi ;) Genelde öğle vaktine doğru yapılan bu etli ekmeğin nasiplisi çok olurdu. Ben okuldan gelirdim, abim işten, komşularımız, ablam, ve yiğenlerim ohhh yanına bir de evde yapılmış mis gibi ayran. Gel de yeme gel de özleme....

Bazı günler patates atardık kuzinenin gözüne...Ara ara elimizdeki demirle patatesleri çevirir, o dışındaki hafif kararma, yumuşama ve buruşma ile birlikte pişen patatesleri sıcak sıcak ortan ikiye böler, soğumasına izin vermeden tereyağını içine koyardık. Tuz, kırmızı biber, tereyağı ve patates muhteşem dörtlü lezzet... Karnım doyunca patatesin içiyle dışı arasındaki o gevremiş bölgeyi ayıklayıp, yemek en büyük zevklerimdendi.

Soba deyince benim aklıma ilk gelen kestanedir. Olmazsa olmazım kışın evimde eksik olursa mutsuzluk sebebim kestaneler, kış akşamlarımızın en büyük eğlencesiydi. İtinayla çizdiğimiz kestaneler, kuzinenin gözüyle buluşunca, kimi zaman piyuff diye bir ses çıkarırdı. Bazısı un ufak olurdu. Bazısı tam da göbüşünü açığa çıkaracak kadar güzel pişerdi. Yine demir çubukla karıştırır ve onun yardımıyla tepsiye dökerdik pişen kestanelerimizi...En keyiflisi sıcakken elin yana yana soymak, çünkü soğuyunca soyması daha zor olurdu.

Akşamları yeniden yakılan sobanın çıtırtısını ışığı kapatarak dinlemek var ya nasıl bir keyifti. Bir yandan buz gibi oda yavaş yavaş ısınmaya başlarken, diğer taraftan gürül gürül yanan sobanın karanlık odamın tavanını kızıllığıyla aydınlatması...

Soğuk kış sabahları yataktan kalkması en zor olan şeydi. Buz gibi odaya uyanmanın dinçliği bir yanda sıcacık yatağı terk etmekle etmemek arasındaki tereddüt... Yeniden ateşlenen odunların ısıttığı soba başına üşüşür, dilimlenmiş ekmekleri üzerinde kızartır, tereyağı sürer, çıtır çıtır yerdik... Bazı sabahlar dilimlenmiş ekmeklerin üzerine dizilmiş sıra sıra kaşar peynirleri kuzinenin gözünde erimesinde ne yapsın, erimiş bi kere yemeyelim de ne yapalım. Ahh çocukluğumun soğuk sabahları, anne eli değmiş kızarmış ekmekleri burnumda tütmesin de ya ne yapsın :(

Haa bir de bizlerin doğal oda parfümleri vardı. Mandalin, portakal kabuklarını sobanın üzerine koyar odaya mis gibi bir koku vermesini keyifle izlerdik. O zamanlar şimdiki gibi çok kanal ve çizgi film olmadığı için bizler çevremizde ne varsa hepsini çok iyi gözlemler ve izlerdik. Bazen sobanın üstündeki güğümün üstünden süzülen su damlacığının tıs diye sıcakla buluşması bazen damlacıkların top halinde sobanın üzerindeki dansı ya da pencerenin kenarından aldığım küçük kar topunun erimesi...

İşte seksenlerde çocuk olmak böyle birşeydi. Minicik şeylerle mutlu olmayı bilen, aza kanaat eden masum çocuklardık. Hepsi ayrı bir keyifmiş, şimdilerde bunu daha iyi anlıyorum. İşte bir "ben  çocukken" yazı dizisinin daha sonuna geldik. Sizler anılara dalın biraz hadi kaçtım ben ;)
Sevgiyle ve anılarınızla kalın...

34 yorum:

  1. Oyyyy beni öyle güzel günlere götürdünüz ki özlem dolu duygular burnumun direğini sızlattı
    Sevgiyle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluğuma dair anılar benim de burnumun direğini sızlattıkça böyle anılar kesitler paylaşıyorum.
      Sevgilerimle...

      Sil
  2. Ben de sayenizde eski günlere gittim.Hele soğuk oda ile sıcak yataktan çıkmama olayı...
    çayların demlenişi. Bizim sobamız kuzine olmasa da sobalı çocukların dönemi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sobalı evde yaşayan herkese çok tanıdık gelir anlattıklarım kuzine olmasa da farketmez onun nasıl ısıttığını bilmeniz bile yeter...
      Sevgi ve saygılarımla......

      Sil
  3. Yalnız o sıcak ekmeğe koyulan tereyağı ile tulum peynirini okurken resmen ağzım sulandı. Açlıktan mıdır nedir yutkunduğumu hissettim.
    Bu sene annemler de soba kurdu. Gerçekten keyfi eşsiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayyy oruç oruç canını mı çektirdim kusura bakma ♥
      Hiç bişeye benzemiyor sobadan yapılanla normal şartlarda yapılan yerler arasında çok fark var gerçekten.
      Lezzeti bir başka oluyor vesselam..

      Sil
  4. Ben hala patatesi ezip içine tereyağı koyduğumda kulaklarını çınlatırım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaparmıydık beraber bak onu hatırlayamadım. Sen hatırladığına göre yapıyomuşuz demek ki :D Ne güzel beni anman her tereyağlı patateste ;)

      Sil
    2. Yapıyorduk tabi:)Haftasonları ders çalışırdık ya birlikte, o zamanın alışkanlığı...

      Sil
  5. Sanki benim çocukluğumu anlattın.. Tek farkla, yengem yok, 80 değil de 90 lar çocuğuydum..:D Kışın köye gittiğimde halen devam ediyor bu duygular ama kışın gidemiyorum ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimki gibi bir yengen olsun isterdim. Ablam gibidir yengem candır o ♥

      Sil
  6. Merhabalar.
    Bir patatesin kokusu sizleri öyle güzel eski günlere götürmüş ki; gerçekten özlemini duyduğumuz ve imkanımız olsa tekrar tekrar yaşamaya doyamayacağımız o güzel anılarınızı, duygularınızı okurken, aynen ben de sizin gibi kendimi o eski güzel günlerin içinde buluverdim. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep bey,
      Çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için. Sizleri de anılara o yıllara götürebildiysem ne mutlu bana o zaman...
      Saygılarımla...

      Sil
  7. Ne güzel anlatmışsınız o günleri :)

    YanıtlaSil
  8. Yaa ne güzel almışsınız kaleme, o tadına varılmaz güzellikleri yaşadık iyi ki... Duygulandım sanki biraz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüreğimden geçtiği gibi aktardım o an ne hissettiysem hepsi aynen bu şekilde döküldü yazıya :)
      Duygu iyidir herkese lazım ;)

      Sil
  9. Aaa birden değişik anılar canlandı gözümde. Biz de peçka derler kuzine sobalara. Közlenmiş patatesler, üzerinde demlenen çay ve daha neler neler... Özlemişim sanki.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Peçka mı? İlk kez duyuyorum nerede öyle derler yani sizin oralar nereler :)?

      Sil
  10. Ahhh eski günlere döndüm sayende.Çocukluğumda odun kömür sobası vardı bizim evde.Ama memlekette köyde yaz kış yanardı bu kuzine..Hem yemekte hem ısınmada kullanılırdı hala da çoğu köy evinde durum aynı.Pişen herşey o kadar lezzetli olur ki offff :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hala bazı akrabalarımızın evinde var. Oralarda hasret gidermeye çalışıyoruz lakin insanın kendi evinde tadı sağlamıyor.

      Sil
  11. Kuzine soba ayrı bir yaşam tarzı, yaşam kültürü. Evi ev yapan değerlerden biri. Bir zamanlar zorluklarına da katlanırmış insanlar.Şimdi her şey zor geliyor.Yazınızı okurken buram buram kokuları duydum.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kokuların oralara kadar gelmesine sevindim. Demek ki o duyguyu geçirebilmişim size de :)

      Sil
  12. Yazınız yaşatıyor o eski günleri adeta. Benim en derinde kalmış anılarımdan biri olan güğümün kenarından sobanın üzerine düşen su damlalarının pof deyip süratle buharlaşmasını hatırlatmanız oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim sizi de o günlere götürebildiysem ne mutlu bana...

      Sil
  13. Ne güzel anlatmışsınız anılarınızda kalanları.. Çok isterdim kuzine sobalı bir evde büyümeyi. Ablam ve abimle aramızdaki yaş farkı çok olduğu için ben o günlere yetişememişim. Ama hep anlatır annem, kuzine sobada pişirdiği yemekleri. Yıllar önce Kabak koyuna tatile gitmiştim. Kaldığım yerde kuzine soba vardı ve ekmek pişiriyorlardı. O zamandan beri aklımdadır kokusu..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim beğenmenize sevindim. Evet kuzine sobanın keyfini yaşamak lazım ne kadar anlatılsa boş...

      Sil
  14. Bir kuzinem olsun istemişimdir her zaman. Bir gün olur belki :)

    Sobamız vardı bizim de, mandalinalar onun üzerine soyulur, çaydanlık oraya getirilirdi. Ayağımızı ısıtalım derken çorabın dibi de oraya yapışırdı :D

    Ne güzel günlerdi gerçekten de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O da var tabi çoraplar değince yanıverirdi ayaklarımız :))
      En çok da karda ıslanan eldivenlerimi güğümün üzerine koyar ısıtırdım ben...

      Sil
  15. Kadir geceni kutlayarak başlamak istiyorum canım. Anlattıkların beni doyamadığım toprağıma götürdü yine. Annem rahmetli bizi her çeşit yemek olarak o kadar güzel besledi ki. Bizimde son taşındığımız eve kadar yaşadığımız her evde kuzinemiz vardı. Aynı kuzine taşınırdı ama neden son evimizde yoktu, çok düşündüm ama hatırlayamadım.
    Evet, lahana gibi giyinirdik :)) Çok doğru. Kuzinenin üzerinde annemin nüfusumuza yetecek sayıda yaptığı sac böreklerini çevirmek ve geniş bir tepsiye aralarına tereyağ sürerek üst üste dizmek benim çok zevkle yaptığım bir işti. Ne günlerdi değil mi canım?
    Hepimizin tüm ölmüşlerimize Allah'tan rahmet dilerim. Sevgiyle kucaklıyorum seni kardeşim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin kadir gecen mübarek olsun Ece ablacım. Herkesin gönlünden geçen bütün duaları kabul olsun inşallah...
      Saç böreklerini tüplü sacımız vardı onun üzerinde yapardık genelde ya da aşağı mutfak dediğimiz bahçedeki mutfağımızda buluna ocakta odun ateşinde yapardık Ece ablacım. Aynen onu yağlamak ve ocağın üzerinde pişirmek benim için de büyük zevkti. Sevgilerimle ellerinden öperim Ece ablacım ♥

      Sil
    2. Ben de seni kucaklıyor, öpüyorum canımm :)

      Sil
  16. Keşke yeniden 80 lerde çocuk olsak :) Telefonsuz, bilgisayarsız...

    YanıtlaSil
  17. tam da bir soruya cevap vermemi istemişti arkadaşım. çocukken neden mutlu olurdun diye. işte onlarda biri. ne güzeldi o günler. bizim yayla evimizde vardı bu sobadan patatese doya doya yerdik...hatırlattığıız ve samimiyetiniz için teşekkürler...

    YanıtlaSil

Okuduysanız ve yorum bırakırsanız sevinirim :)