Ölüm kabullenilmesi çok zor, yıkıcı,
yıpratıcı, duyguların dizginlenemediği hayatın değiştirilemez gerçeğidir.
Bizler bile ölümü anlamlandıramazken çocukların bunu anlaması kabullenmesi daha
da zor oluyor. İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Öleceğimizi bile bile hiç
ölmeyecekmişiz gibi yaşamamız ne tuhaf aslında değil mi?
www.zaman.com.tr'den alıntıdır.
2 yıl önce babamı kaybettiğimde Görkem 5 yaşında Onur 5 aylıktı. Ölüm acısını çok yakınını kaybederek yaşıyorsan çocuktan bunu saklamak imkansız. Ölmeden bir hafta öncesinde hastaydı babam. Hergün ziyaret ediyorduk. Görkem dedesinin hasta olduğunu biliyordu. Hastalandıktan sonra öldüğünün farkındaydı. Öldüğü gece hepimiz evde yanında kaldık. Eşim çalışıyordu çocuklara bakacak kimse yoktu. Son nefesinde babamın yanında olmak istedim. Gece 2'de kaybettik onu. Sabah olduğunda bir kalabalığa uyandı Görkem. Kendi acımı mı yaşayayım yoksa Görkem'e dedesinin öldüğünü mü anlatayım bilemedim. Duygularım karmakarışık, kalabalığın içinde kimsesizdim. Anasız-babasız kalmak; evsiz, yurtsuz, limansız kalmak gibiydi. Oğlum ölüme yabancı değildi. Çünkü o doğduğundan beri anneannesini ziyaret etmek için mezarlığa giderdik hep. Elini öpmek yerine mezarını sulamaya, koynuna sokulmak yerine mezarının üzerini temizlemeye alışmıştı. Annesinin göz yaşlarına da yabancı değildi. Ona bunu anlatmak zor olmadı. Dedeni de anneannenin yanına koyacağız. Biraz da anneannenin yanında kalması gerekiyormuş, o da kendisini yalnız hissediyormuş dedene ihtiyacı varmış dedim.
Küçücük dünyasında ölüme de bir yer açtı. Ona göre yaşlanan insanlar ölür. Bazen anne siz öleceksiniz ya ben kardeşimi hiç yalnız bırakmayacağım der. Yok oğlum biz daha ölmeyeceğiz dediğimde hani bir gün yaşlanacaksınız da öleceksiniz ya işte o zamandan bahsediyorum diye ekler kuzum :(
Çocuklarda soyut kavramların tam olarak algılanması 10 yaşından sonra başladığı için somut örnekler vererek, somut ifadelerle anlatmak gerekiyor. Ölen kişinin artık
nefes almadığını, bizim gibi yemek yemediğini, yürüyüp konuşamadığı ve artık
bundan sonra öldüğü için bunları yapamayacağına dair net ve açık örnekler
verilebilir. Ölüm kavramının yaşlara göre algılanması şu şekilde tanımlanmış.
2 yaşından önce çocuklar ölüme ilişkin
kavramları anlayamazlar. Ölüme ilişkin tek fark ettikleri şey artık
yakınlarının çevrelerinde olmadığı ve onları göremedikleridir. Ölüm uzun süreli
bir ayrılık ya da yolculuk gibidir. Kaybedilen yakın çocuğun ebeveynlerinden
biri ise ölen kişinin koku, ses gibi alışkın oldukları özelliklerine özlem
duyabilirler. Bu yaş döneminde de söz konusu kişinin ölmüş olduğunun çocuğa
söylenmesi gerekmektedir.
4-5 yaş döneminde ise ölüm halen geri dönüşü mümkün
olan bir süreçtir. Zihinsel gelişimleri ile birlikte ölüm onlara korkutucu
olarak gelse de halen hayal güçlerinin etkisiyle ölüme engel olunabileceğini ve
üstesinden gelinebileceğini düşünürler.
6-7 yaşlarına geldiklerinde ölümün yaşamın sonu
olduğunu ve geri dönüşün mümkün olmadığını kavramaya başlarlar. Genellikle
kendi yakınlarının başına gelmeyeceği hasta ve yaşlı kişilerin başına
gelebileceğini düşünürler.
10 yaşından sonra çocuklar ölüm kavramını daha
net algılamaya başlarlar. Ölümün yaşamın sonu olduğu, herkesin başına
gelebileceğini ve geri dönüşünün olmadığını bilirler.
Çocuğa duygusal destek vermenin yanı sıra fiziksel destek de
(sarılmak, öpmek, kucaklamak, ellerini tutmak gibi…) sağlanmalıdır.
Çocuğun ağlamaması, üzülmemesi söylenmemeli, duygularını
ifade etmekte sıkıntı yaşadıkları durumlarda resim yapma, ölen kişiye mektup
yazma, oyun oynama, spor yapma gibi etkinliklerle dışa vurması sağlanabilir.
Ölen kişinin yüzünü görmesi çocuk için oldukça travmatik
olacağından ölen kişinin yüzünü göstermekten kaçınılmalıdır. Kaynak:
www.merakedencocuk.com
Keşke dedesinin hastalandıktan sonra öldüğünü bilmeseydi oğlum. Çünkü bu onda derin izler bıraktı. Migren hastası olduğum için bir kaç ay önce çok şiddetli baş ağrısıyla birlikte mide bulantısından dolayı hastanelik oldum. Beni öyle görünce anne nolur ölme diye çok ağladı. O ağladı ben ağladım. Allah'tan öyle çok hasta olan birisi değilim. Yoksa Görkem bundan çok etkileniyor. Çok hassas konular bunlar, onlarda derin izler bırakmaması için lütfen dikkat edelim.
Allah sevdiklerimizin acısıyla sınamasın, bizleri de çocuklarımıza bağışlasın inşallah...
Allah hiçbir evlada ve hicbir anneye boyle bir acıyı açıklamak zorunda bırakmasın :( annenin ve babanın mekanları cennet olsun
YanıtlaSilBazen zor görevler düşüyor işte bizlere de :( amin teşekkür ederim.
SilBen de bu konuda tereddüt ediyordum
YanıtlaSilYaklasik 15 gün önce kaybettik babamı. Kızım da hastane ziyaretleri yaptı ve hala hastanede sanıyor. Daha sonra ısrarla sorarsa açıklama yapmayı planladım fakat hastane de olmadığını açıklama lazım sanırım. Allah sevdiklerimizi korusun...
Zor bir görev bekliyor sizi.Kolaylıklar ve sabırlar diliyorum. Allah rahmet eylesin babanıza da...
SilBen babamı 8 yaşımda kaybetmiştim. O kalabalığı falan unutmuyorum. Babamı battaniyeye sarılı bir şekilde getirdiler. Bir ayağında çorabı yoktu niyeyse hiç gözümün önünden gitmez o sahne. Ertesi gün bilyelerimi alarak oyun oynamaya gittim. Sonra ertesi gün yine. Sonra bişey oldu babamın artık hiç gelemeyceğini anladım. Büyüyordum ama büyüdükçe hep eksikliğini duyarak daha fazla acı çekemeye başladım. Şimdi kocaman bir adam oldum. Bazen rüyalarımda ölümle yüzleşirim. (Vay be demek ölüyorum demek buraya kadarmış) diyebiliyorum. Öylesine sıradan ve olağan geliyor.
YanıtlaSilBireysel farklılıklar olduğu için sizin hafif atlattığınız bu durumu başka birisi daha ağır atlatabilir içine kapanabilir mesela. Farklı durumlar gelişebilir. Sizin adınıza sevindim derin izler bırakmadığı için.
SilAçıklanması en zor hayat gerçeği. Allah Rahmet etsin anne ve babanıza.
YanıtlaSilEvet acı gerçeklerden...
SilSağolun, amin...
Biz büyüklerin bile kabullenmesi zor iken ...Nasıl anlatılır ki çocuklara:( Büyüklerinin ruhu şad olsun..Yattıkları yer nur olsun....Ölüm acı ama gerçek işte :(
YanıtlaSilAmin teşekkür ederim.
SilMuhtesem bir konuya deginmissiniz bloguma beklerim takipteyim
YanıtlaSilTeşekkür ederim Şeyda hanım hoşgeldiniz...
Siloff yaa off ya ne ağır konu ama yaa.
YanıtlaSilAğır ama gerçek deepcim napalım ;)
SilBen henüz evli değilim fakat yazınızı okuduktan sonra biraz düşündüm acaba böyle bir durumda olsam ne yapardım diye Rabbim bu acıyı yaşatmasın çok zor bir durum bu. Ailenizin mekanı cennet olsun inşallah.
YanıtlaSilTeşekkür ederim çok sağolun.
SilOkurken boğazıma bir yumru oturdu okurken, gözlerim doldu. :( Allah babanıza da, annenize de rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.
YanıtlaSilKüçük çocuklara bunu açıklamak hakikaten önemli ve zor, yazdığınız maddeler çok yararlı.
Bu arada ben de migren hastasıyım, ne kadar doğru olur bilemiyorum ilaç tavsiye etmek ama ben onsuz sizin gibi oluyorum, Gata'da nöroloji doktoru vermişti: Relpax. Evde relpax yoksa inanın korkuyorum o kadar harika bir ilaç. Başka ağrı kesiciler yaramıyor.
Geçmişler olsun.
Amin çok teşekkür ederim.
SilMigren hastasıyım evet ama öyle çok ciddi boyutlarda değil benimkisi. Yani karnım toksa, uykumu almışsam, birşeye üzülmemişsem ya da kafaya takmadıysam, yorgun değilsem migrenim tutmaz. Tavsiyeniz için çok teşekkür ederim. Çok ilaç kullanma taraftarı değilim karaciğeri bitiriyor ilaçlar babamı karaciğerden kaybettiğim için bu konuda çok temkinliyim. Zorunlu olmadıkça ilaç içmem. Doğal yollarla baş ağrımı geçirmeye çalışıyorum. Bunu da bi ara yazmayı planlıyorum hatta.
Sevgilerimle...
Biliyorsanız yazın valla çok iyi olur, çünkü ben de relpax olmadan geçiremiyorum keşke ilaçsız geçse
Silmesela şu an yine migren hafif hafif geliyorum diyor:( ilacım bitti...e gece vakti nereden alacağım:(? kendi kafama masaj
filan yapmaya çalıştım ama olmuyor :(
Sevgiler.
Öyle aman aman çareler değil benimkiler de ama kendimce bulduğum basit çözümler size de çok geçmiş olsun.
SilSevgiler...